1 Aralık 2025 Pazartesi

ENDÜLÜS, EİHAMRA, KURTUBA CAMİİ, MEDİNETÜZZEHRE, İBNİ FİRNAS

YİTİK CENNET: ENDÜLÜS -Türk Eğitim Derneğinin Kültür Gezisinden 2012- Albayzín Albayzín; Gırnata’nın olduğu gibi bırakılmış, tahrip edilmemiş bir mahallesi. Orta Çağ’dan kaldığı söylenen sokak taşlarıyla maruf… Mozaik gibi, küçük küçük. Bu taşlarla değişik çiçek motifleri yapılmış o daracık sokaklara. Abdülkadir es-Sûfî bu mahallede bir cami yaptırmış: Granada Mosque. Meşhur Albayzín Mahallesi’nin siluetine uygun olarak özenle inşa edilmiş. Konumu da dikkat çekici: Elhamra’ya nazır, yokuş yukarı çıkarken şehrin eski hatırasına bakar gibi duruyor. Biz, yani grubumuz, burada cuma namazını ve ikindi namazlarımızı cem ederek kıldık. Cami tıklım tıklımdı. Genç bir imam çıktı minbere; sarığıyla, cübbesiyle tam bir vakar içindeydi. Hutbeyi iki dilde verdi: Hem Arapça hem İspanyolca. Namazdan sonra imam ile ayak üstü kısa bir sohbet ettik. Önce kendimizi tanıttık ve Abdülkadir es-Sûfî’yi sorduk, İspanya’daki Müslüman sayısını sorduk. Genç imam, sarığını şöyle bir düzelterek hafifçe gülümsedi ve “Hoş geldiniz kardeşlerim,” diyerek söze başladı: “Sizleri burada görmek bizi sevindiriyor. Endülüs’e gelen her Müslüman, bize güç veriyor. Çünkü biz burada yalnızca namaz kıldırmıyoruz; bir medeniyetin hatırasını ayakta tutmaya çalışıyoruz. Bu camiyi biliyorsunuz, Abdülkadir es-Sûfî yaptırdı. 2003 yılında hizmete açıldı. Tam 500 yıl sonra Gırnata’da yeniden ezan okunur oldu. O yüzden burası sadece mescit değildir; kütüphanesiyle, eğitim odalarıyla, toplantı salonlarıyla küçük bir İslam merkezidir… Albayzín’e yakışacak şekilde, eski Endülüs mimarisine uygun olarak planlandı. Bizim için burası sadece bir binadan ibaret değil, bir nefes kapısıdır.” Sonra, minarenin yanına doğru bakarak ekledi: “Hutbeyi iki dilde vermemin sebebi de budur. Arapça konuşan kardeşlerimiz var burada ama çoğu cemaat İspanyoldur. Bizler, İslam’ı buraya yabancı bir din gibi değil, bu toprakların kayıp sesi gibi geri getirmek istiyoruz. Hem Arapça hem İspanyolca... Böyle olunca herkes kendini evinde hissediyor.” Müslümanların sayısı ne kadar? “Kesin sayı söylemek zor… Ama İspanya genelinde 2 milyonu geçtiğimizi biliyoruz. Gırnata’da da giderek artıyoruz. Fas’tan, Cezayir’den, Senegal’den, Latin Amerika’dan, hatta buralı gençlerden… Ama hâlâ yolun çok başındayız. Bu cami, 500 sene sonra yeniden başlayan bir hikâyenin ilk cümlesidir.” Peki Abdülkadir es-Sûfî? İmam derin bir nefes aldı ve devam etti: “Allah ona rahmet etsin. Burayı kurarken hep şunu söylerdi: ‘Endülüs’ün sesi tamamen susmadı; sadece yeniden duyacak kulaklar arıyor.’ Biz de onun bıraktığı yerden devam ediyoruz. O kulakları arıyoruz. Her namazda biraz daha çoğalıyoruz. Dua edin, buralar tekrar İslam’ın güzel ahlakıyla dolsun.” Sonra hafif bir tebessümle ekledi: “Sizlerin ziyareti bile bize moral oluyor. Buraya gelen her Müslüman, bu caminin direklerine bir harf daha yazmış gibi oluyor… Kardeşlerinizi de getirin. Bizi buralarda yalnız bırakmayın.” İmam bizi oldukça duygulandırdı. Mevla’m gayretinizi artırsın dedik ve oradan ayrıldık. Ayrılırken biraz alışveriş yaptık. Cami için para toplamıyorlar. Orada bir kutu var bağış yapacaksanız oraya atıyorsunuz. Caminin avlusunda hediyelik eşyalar alarak camiye katkıda bulunabiliyorsunuz. Ayrıca gözleme gibi yiyeceklerden ve oradaki içeceklerden de alarak katkılarınızı artırabiliyorsunuz. Dile kolay, Müslümanlar 800 sene o coğrafyada kalmış ve medeniyet kurmuş. Sonra o medeniyetin eceli gelmiş ve tarih sayfasından silinmiş. 500 sene sonra Abdülkadir es-Sûfî isminde bir Hak dostu gelmiş ve o medeniyet, Albayzin’de küllerinden yeniden doğmuş…Allah yardımcınız olsun güzel insanlar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder