1 Aralık 2025 Pazartesi

FEDERAL ALMAN MECLİSİ

TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ ALMAN FEDERAL MECLİSİNİ ZİYARET ETTİ Rüştü KAM 20.11.2025 Berlin Türk Eğitim Derneği, yıllardan beri eğitim ve kültür gezileri düzenler. Yalnızca bir yerleri görmek veya göstermek değildir amacı; katılımcılarına vizyon kazandırmaktır. “Gezin, görün, ibret alın” anlayışı bu gezilerin ruhunu oluşturur. Çünkü bir toplumun ilerlemesini sağlayan şey hem kendi tarihini hem de başka toplumların tarihini bilmesidir. Bilmekten öte, kendi tarihini tanıması, sahiplenmesi, gerekirse yüzleşmesi ve diğer milletlerin de hangi deneyimlerden geçerek bugünlere ulaştığını yerinde görebilmesidir. Bu bakış açısıyla 20 kasım 2025 te Federal Alman Meclisini ziyaret ettik. İki ay öncesinden randevu almıştık. 8.45 te giriş kapısının önündeydik. Bizden başka gruplar da vardı. Kalabalıktı. Grubumuzla birlikte içeri alınmayı beklerken, Meclisin ünlü cam kubbesi gözüme çarptı. Almanya’nın karanlık geçmişinden çıkarak demokrasiye nasıl tutunduğunun adeta sembolüydü… 1986 yılında Berlin’e geldiğimde Meclisin önündeki meydanda ağaçların gölgesinde piknik yapıyorduk, top oynuyorduk. Film şeridi gibi geçip gitti o günler gözümün önünden. II. Dünya Savaşı’nın ardından kaderine terkedilen o meclisi bugün ibret almak için ziyaret ediyoruz. 1933’teki büyük yangın sırasında ağır hasar gören ve kullanılamaz hâle gelen Meclis, II. Dünya Savaşı’nda da bombalanınca kubbe tamamen yok olmuştu. Savaş sonrası onarımlar sırasında da (1950) tamamen kaldırılmıştı. Yani eski tarihi kubbe savaş sonrası dönemde artık yoktu. Bugün gördüğümüz ünlü cam kubbe, Sir Norman Foster tarafından tasarlanmış modern bir kubbedir ve 1999 yılında yeni Meclis binasıyla birlikte halkın hizmetine sunulmuştur. Bütün bu badireleri atlattıktan sonra küllerinden yeniden doğan o tarihi meclis bu meclisti. Karanlık günlerini geride bırakan bu meclis, bugün ben geleceği temsil ediyorum der gibiydi. Gururluydu. Mimar Foster’ın tasarımıyla şeffaflığı, açıklığı ve halkın iradesini simgeleyen, bugünkü haline kavuşmuştu… Biz, sadece ibretlerle dolu o karanlık geçmişini görmek istemedik meclisin; aynı zamanda yeni yüzüyle geleceğe nasıl baktığını da görmek istedik. Hem ibreti hem ümidi bir arada görmek istedik. Gördük, düşündük ve gerçekten ibret aldık. Kubbeli Meclis’in girişinde yer alan “Dem Deutschen Volke” (Alman Halkına) yazısı, Almanya’nın karanlık geçmişinden çıkıp şeffaflığa ve demokrasiye yönelişinin sembollerinden biriydi. Bir zamanlar otoriterliğin gölgesine düşen bu bina, bugün halkına açık, cam kubbesiyle her yerden görülebilen, hesap verebilir bir parlamentoyu temsil ediyordu. Kısacası, bir milletin geçmişiyle yüzleşerek kendini yeniden inşa edişinin simgesi hâline gelmiş durumdaydı. Hakan Demir ile Mecliste Unutulmaz Bir Buluşma İşte tam bu sembolik atmosferin ortasında, Berlin Türk Eğitim Derneği’nin 43 kişilik grubu olarak, Bundestag’da özel bir ağırlamayla karşılandık. Bizi SPD Federal Milletvekili Hakan Demir merdivenlerde karşıladı. Samimiyeti, mütevazılığı ve Türk kültüründen getirdiği sıcaklıkla daha ilk anda gönlümüzü almasını bildi. Kısa bir hoş-beşten sonra Paul-Löbe-Haus’un salonunda sohbete başladık. Modern bir salon. “Almanya’nın siyasi yapısı, parlamentonun işleyişi, milletvekili dağılımları, AFD ırkçılığının geldiği nokta, kira artışları,… Hakan Demir tüm bunları sade bir dille anlattı. Sorular geldiğinde ise Almanya bütçesinin önceliklerine değinerek konuşmasını sürdürdü: – En büyük pay emeklilere, – Ardından eğitim ve sağlık hizmetlerine, – En küçük pay ise silahlanmaya ayrılıyormuş. Bir süre sohbet ettikten sonra, kahve molasına geçtik. Hepimiz Hakan Bey’in etrafını sardık. Kahveleri kendi elleriyle dağıtma nezaketini gösterdi; o küçük hareketi bile yüreğimizi ısıtmaya yetti. O an fark ettim ki, aslında hepimiz onun hikâyesine biraz daha yaklaşmak istiyoruz. Çorum’dan Almanya’ya 7 yaşında gelen, burada okuyan ve emek vererek Federal Meclis’e kadar yükselen bir Türk gencinin hikâyesi, hepimize ilham verdi. Anadolu’nun tevazusu ile Avrupa siyasetinin ciddiyetini bir arada taşıyan bir profil gördük orada… Yer altı koridorlarından geçerek tarihi koridorlara ulaştık. Sovyet askerlerinin duvarlara kazıdığı yazılar hakkında bilgi aldık… Küfürlü olanları silinmiş ama geriye kalanlar, Almanya’nın “unutmama ve kendisiyle yüzleşme” politikasının sessiz birer tanığı olarak duvarlarda duruyordu. Sonra meclisin ana salonuna ulaştık. Vekilimiz Hakan Demir bize partilerin oturma düzenini, salonun yerleşme düzeninin nasıl bir mesaj verdiğini anlattı. Mustafa Ertin'in topluca çektiği hatıra fotoğrafından sonra, kubbenin girişinde Hakan Demir bizden ayrıldı. Biz kendi tempomuzla üst kata çıktık. Berlin’in üzerinde yükselen cam kubbede yürürken, kulaklıklarımızdan anlatımları dinledik. Burası sadece bir seyir terası değil; demokrasiye dair güçlü bir metafordu: “Yönetenler, yönetilenlerden daha yukarıda değil; halk her zaman onların üstündedir.” Son Söz: Geleceğe Dair Bir Umut Vekilimiz Hakan Demir aslında bize 1,5 saat ayıracaktı; ancak sohbetin güzelliği, ilginin samimiyeti derken tam 2,5 saat yanımızda kaldı. Bu bile onun görevine, insanlara ve özellikle Türk toplumuna verdiği değerin açık bir göstergesiydi. Hiç sıkılmadı, hiç acele etmedi. Bizimle geçirdiği her dakikayı değerli kıldı. Kendisine teşekkür ederken aslında bir şeyi de hissediyorduk: Bu ülkede artık Türk gençleri sadece çalışan, üreten insanlar değil; söz sahibi olan, karar veren, yol gösteren bireyler haline geliyordu. Göğsümüz kabardı. Bu ziyaret sadece bir bina gezisi değildi. Türk Eğitim Derneği’nin “Gezin, görün, ibret alın” anlayışı, o gün bir kez daha gerçek oldu. Savaşın izleriyle yüzleşen bir ülkeyi, yeniden küllerinden doğan bir binayı ve o binada söz sahibi olan bir Türk gencini gördük o mecliste: Hakan Demir… O bize sadece meclisi tanıtmadı; – Çorum’dan Berlin’e uzanan bir kararlılığı, – Çocukluğunun mücadelesini, – Kimliğini kaybetmeden başarıya ulaşmanın mümkün olduğunu, – Ve çalışmanın, dürüstlüğün, sabrın her kapıyı açabileceğini gösterdi. Kendisine bir kez daha gönülden teşekkür ediyoruz. İyi ki varsın Hakan Demir. İnşallah gelecekte senin gibi daha nice Türk gencini bu ülkenin en önemli makamlarında, yönetiminde, bilimin merkezinde, sanatın kalbinde gururla göreceğiz. Ve çocuklarımıza şöyle diyebileceğiz: “Bak oğlum, bak kızım… İnsan isterse her kapıyı açar. Yeter ki kimliğinden vazgeçmesin, çalışsın, iyilikten, dürüstlükte ayrılmasın.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder