Ben bu yazıyı 2
Mart 2015 tarihinde saat 22.27 de yazmışım. Ha-ber.com internet gazetesindeki
köşemde yayınlanmış. Yazının yazıldığı tarihte „Sözde Ermeni Soykırım“ yasası
oylanmak üzere Federal Alman Meclisi’ne verilmiş. Tasarı meclisin onayından
geçmiş, ancak daha sonra Şansölye A.Merkel tarafından bu yasa uygulama
kabiliyeti olmayan bir yasadır diyerek rafa kaldırılmıştır. Bu tarihlerde ve
sonrasında Fransa’da, Avusturya’da Türkiye düşmanlığı T.C. Cumhurbaşkanı R.Tayyip
Erdoğan’ın diktatör olduğu bahanesiyle algı operasyonu başlatılmıştır. Gün
geçmiyor ki herhangi bir Avrupa ülkesinde Türkiye veya Müslümanlar aleyhine bir
karalama yapılmasın, karikatür yayınlanmasın, yürüyüşler düzenlenmesin, şiirler
okunmasın haber programları hazırlanmasın. Bu algı operasyonunun geldiği
noktayı 11 Mart 2017 tarihinde Hollanda’da gördük. Türkiye ve Müslüman düşmanlığı
ulaşabileceği en üst noktaya varmak üzere.
Önemine binaen 2
Mart 2015 tarihinde yayınlanan yazımı aynen istifadenize sunuyorum:
Avrupalılar 1815 yılında Avrupa’nın yeniden yapılandırılması için Viyana
Kongresi’nde bir araya geldiler. Bir Avrupa ülkesi olan Osmanlı İmparatorluğu
bu kongreye davet edilmedi.
Papa II. Urban’ın 25 Kasım 1095 günü Clermont Konsili'nde yaptığı
"Kutsal Toprakları Müslümanlardan kurtarmak" çağrısı belli ki devam
ediyordu.
(1483 - 1546) Martin Luther sahne aldı. Luther’e göre Türkler Katolik
Kilisesi’nin yanlışlarına, yolsuzluklarına karşı “Tanrı’nın gönderdiği cezadır.
Türkler, Tanrı’nın öfkeli kırbacı, yakıp yıkan şeytanın uşağıdır.
Türk’ün tanrısı olan şeytanı yenmeden Türk’ü yenmek kolay olmayacaktır.
Tanrı, işlenen sayısız günah ve nankörlük nedeniyle şeytan Türkleri Almanların
başına bela etmiştir.
Bir Türk’ü öldüren vicdan azabı duymamalı; tersine Hristiyanlığın düşmanını
yok ettiği için vicdanı rahatlamalıdır. Eğer Samson gibi güçlü olsaydım,
çaresini bulur her gün bir Türk öldürürdüm...” (Ermeni Sorununu Anlamak/Uluç
Gürkan)
En az Papa kadar Türk düşmanı olan Luther, Türkleri günahkâr Hıristiyanlara
Tanrı tarafından verilmiş bir ceza olarak nitelendiriyor ve halkı kendilerini
Türklerden koruması için Tanrı’ya dua etmeye çağırıyordu. Ortodoks
Hristiyanların Katoliklerden ve de Protestanlardan da farkı yoktu.
Viyana’ya kadar gelen Türklerin giderek Almanya’ya yaklaşmaları, Luther’i
çok etkilemiş, onun tarafından Türklere karşı okunacak “Türk duaları” ve
kiliselerde verilecek “Türk vaazları” yazılmıştı:
“Her şeye kâdir Tanrı Baba. Biz Şeytan’a, Papa ve Türklere karşı hiç günah
işlemedik. Bu nedenle onların bizi cezalandırmaları için ne hakları ne de
güçleri vardır. Ama sen onları öfkenin değneği olarak bizlere karşı eğer
istersen kullanabilirsin...
Tanrı’m yardımcı ol bize sözlerinle. Papa’nın ve Türklerin cinayetini
engelle. Onlar, Senin oğlun olan İsa’yı, Sen’in tahtından indirmek isterler.”
Luther’in dualarıyla, Katolikler tarafından yazılmış dualar arasında
gerçekte çok fark yoktu. İkisinin de temel niteliği Türk karşıtlığı, Türk
barbarlığı ve Hristiyanların onlardan korunması dileğini içermekteydi.
Luther’den yaklaşık 400 sene sonra, Dr. Johanhes Lepsius (1858-1926) çıktı
sahneye. Türk düşmanlığı bu sefer savaş meydanlarından, siyaset arenasına
taşındı. Protestan Alman din adamı ve politikacısı olan Lepsius. Ermenilere
yönelik yardım kuruluşları arasında ilk sırayı alan, “Alman Doğu Misyonu” ile
“Alman Ermeni Cemiyeti’nin yöneticisidir. Protestan Lepsius ve Ortodoks
Hristiyanlar aynı saftadır.
Ermeni dostu olarak tanınan Lepsius, Alman misyoneri sıfatıyla başta
Ermeniler olmak üzere Doğudaki Hristiyanlara yapılan yardım çalışmalarını
yürütmüştür. Johannes Lepsius adlı bu papazın, Ermeniler hakkında yazdığı
kitapları ise bugün Batı kamuoyunda, sözde soykırımın ispatında vazgeçilmez
öneme sahip kaynaklar arasında yer almaktadır. Lepsius’un bu kitapları, sözüm
ona “masum ve savunmasız bir halkın uğradığı soykırım” a ilişkin tek bir belge
içermemektedir.
Ve yıl 2015. Protestan ve Ortodoks ve de Katolik kiliseleri Martin
Luther’in yolunda Türk=Müslüman düşmanlığına devam etmektedir.
Almanya’da 95 yerde Osmanlı İmparatorluğu tarafından Ermenilere soykırım
uygulanmıştır diye program düzenleniyor. Bu programlardan 54 tanesi Berlin’de,
15 tanesi Berlin/Charlottenburg Belediyesi tarafından organize ediliyor.
Yaklaşık 3 milyon Türkiyelinin yaşadığı Almanya’da yapılıyor bu programlar.
Berlin’de 250 bin Türkiyeli yaşıyor. Almanlar Türklerin duyarsızlığından emin
olmasalar böylesine yoğun bir program düzenleyemezlerdi eminim.
Bu programlar yapılmaya başlandı bile. Türklerden bir tepki var mı? Hayır.
Kiliseler harıl harıl çalışırken, program üzerine program düzenlerken, bizim
dini cemaatler ne yapıyor, başta DİTİB olmak üzere? Bir hiç. Ortak bir bildiri
hazırlamışlar da demokratik haklarını kullanmak için sokağa inmişler mi? Hayır.
Halkımızı aydınlatıyorlar mı, cemaatlerini, üyelerini aydınlatıyorlar mı?
Hayır. Ortak bir hutbe hazırlamışlar mı? Yine hayır.
Bu durumda Alman’a diyeceğimiz bir şey olabilir mi? Tabii ki hayır. George
Bush’un başlattığı Haçlı Seferi bütün hızıyla devam ediyor desek yanlış olur
mu? Hayır…
Örtülü Haçlı Seferi bütün hızıyla devam ederken, Milletvekili Hakan Taş
bile “ Türkiye soykırımı kabul etmelidir” diyerek açıkça tarafını belli
etmişken, Almanya’da yaşayan 3,6 milyon Türkiyeli ve 4 milyon Müslüman ne
yapıyor dersiniz? Ben söyleyeyim:
Her platformda birlik ve beraberlikten bahsediyorlar ama ortalıkta
görünmüyorlar. Bunların kimisi sağcıdır, kimisi solcudur, kimisi Milli Görüşçü’dür,
kimisi Süleymancı’dır, kimisi Kürt’tür, kimisi tarikatçıdır, kimisi Alevidir,
kimisi Caferi’dir, kimisi Atatürkçü’dür, kimisi milliyetçidir, kimisi Alperen’dir. Kimisi „göbeğini kaşıyan adam“ der halkına. Kimisi
“Türk Milleti’nin yüzde sekseni ahmaktır„ der. Kimisi de milli bir konuyu
konuşmak için yapılan toplantıları fırsat bilerek, „2.000 yılından beri
ülkemizde başıbozukluk var.” diye halkının demokratik tercihini küçümser ve
halkına laf atar. Mevcut iktidara çamur atmak için her fırsatı değerlendirir.
Velhasıl, kargadan başka kuş tanımazlar bizimkiler, çelik çomak oyununa
devam ederler. Eee şimdi suçlu kimdir, kendi davasına hizmet için her yolu
deneyenler mi, yoksa kendi davalarına meşrep, mezhep, parti, ırk gailesi
güderek ihanet edenler mi? Varın kararı siz verin!
Bir ayet mealiyle bitirelim“ Allah’ım içimizdeki beyinsizler yüzünden
bizleri de helak eder misin?“(Araf 155)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder