4 Kasım 2024 Pazartesi

BERLİN’DE BİR CUMHURİYET BAYRAMINI DAHA GERİDE BIRAKTIK

Rüştü Kam Cumhuriyetin 101’nci senesini kutladık. Kançılarya’da kutladık. Bu sefer cumhurla birlikte kutladık. Yeni yeni simalar vardı kutlamada. Katılımcıların kimisi çok memnun olmuştu. Memnuniyetlerini aralarında konuşurlarken duydum. İnsanlar devletlerini çok seviyorlar, tanımadıkları halde çok seviyorlar, hele bir de tanısalar neler yapmazlar neler. Devletin soğuk yüzüyle karşılaşmışlar hep. Devlet deyince onların aklına kolluk kuvvetleri geliyor, icra memurları geliyor, belediye zabıtaları geliyor. Ama o insanlar yine de devletine karşı saygıda kusur etmiyorlar. Onlar, cumhur olarak, cumhuriyet bayramını da sokaklarda kutlamışlar o güne kadar. Mesela devlet onlara hiç yemek ikram etmemiş. Karçılarya’da ilk defa geldikleri kançılaryada devletin elinden yemek yiyorlar. Hem de istediği kadar koyuyor tabağına. İşte cumhur bu. Benim insanım, buram buram Anadolu kokuyor. Kendi bayramını kutluyor ve memnun. Ben gördüm o insanları. Gözleri pırı pırıldı. Resepsiyonlardan alkol daha kalkmadı veya kaldırılamadı. Birgün belki o da kalkar. Bu bayram cumhuriyet bayramı ise, o cumhurun bayramıdır; cumhur da bayramını alkol ile kutlamaz. Taze demlenmiş ÇAYKUR çayı ile kutlar, şerbet ile kutlar. İlklerin altına imza atmasıyla tanıdığımız Ahmet Başar Şen onu da yapabilecek duyarlılıkta bir Büyükelçidir. Berlin O’nu öyle tanıdı. Bekleyelim görelim inşallah. Allah yardımcısı olsun. Cumhuriyet bayramı konuşması da çerçeveletip duvara asılacak derecede anlam yüklüydü. Olduğu gibi istifadelerinize sunuyorum. Okuyalım: “Saygıdeğer Büyükelçiler, Değerli Meslektaşlarım, Sayın Milletvekilleri, Almanya Türk Toplumu’nun Kıymetli Temsilcileri, Alman Devlet Ricalinin ve Berlin Kordiplomatiğinin Muhterem Temsilcileri; Kıymetli Basın Mensupları; Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler; Bugün, Türk milletinin binlerce yıllık devlet geleneğinin çağdaş temsilcisi Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 101. Yıldönümünü kutluyoruz. Ne mutlu ki; bu gururlu günümüzde Almanya’da, siz davetlilerimizle bir aradayız. Coşku ve kıvanç doluyuz. Hepinizi Türkiye Cumhuriyeti Berlin Büyükelçiliği’nin çatısı altında, saygı ve muhabbetle selamlıyorum. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun! Bugün, 101 yıllık büyük bir çınar ağacı olan Cumhuriyetimizin gölgesinde, sahip olduğumuz güzel vatanımız, özgürlüğümüz, tam bağımsızlığımız ve demokrasimiz için Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, dava arkadaşlarına ve tüm aziz şehitlerimize ve kahraman gazilerimize şükranlarımızı ve minnetimizi sunuyoruz. Manevi huzurlarında saygıyla eğiliyoruz. Ruhları şad, mekanları cennet olsun! Saygıdeğer Konuklar, Türkiye Cumhuriyeti, yıkılan bir cihan imparatorluğunun küllerinden doğmuş, çağdaşlaşma hamleleriyle kısa sürede dünya devletleri arasında saygın bir yere kavuşmuş ülkenin adıdır. Türkiye Cumhuriyeti, sadece bir yönetim şekli değil, aynı zamanda kapsamlı bir çağdaşlaşma hamlesidir. Bu hamle sayesinde Türkiye her alanda atılım yapmış, bugünkü dinamizm, kapasite ve potansiyele erişmiştir. Geçen yıl Cumhuriyetimizin 100. Yılını sizlerle birlikte kutlarken vurguladığımız üzere, şimdi artık Türkiye Yüzyılındayız. “Türkiye Yüzyılı” derken, basit bir hayalden yola çıkmıyoruz. Türkiye Yüzyılı, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde oluşturulan, Cumhuriyetimizi, siyasi, ekonomik, sosyal, diplomatik, hülasa her alanda küresel düzlemde en ileri seviyeye getirecek yol haritasını içermektedir. Bu vizyon, Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte yeni nesillere bırakacağımız en büyük mirasımız olacaktır. Gücünü her daim şerefle yad ettiği tarihinden alan Türkiye, gelecek vizyonunu da güvenlikten dış politikaya, savunma sanayiinden ekonomik büyüme hedeflerine, sağlık sektöründen eğitim ve bilime, akla gelebilecek her alanda bu ideal temelinde inşa etmektedir. Daha önce de her fırsatta vurguladığımız gibi, Türkiye, bu yüzyılda; demokrasisi örnek alınan, yeşil ve dijital dönüşümü başarmış, sürdürülebilir bir kalkınma modeli benimsemiş, kendi savunma sanayiine güvenen, diplomasisi ilgiyle takip edilen, milli birlik ve kardeşliğini her türlü olumsuzluğa karşı en güçlü şekilde muhafaza ederek ilerlemesini sürdürecektir. Yeri gelmişken, Türkiye’nin PKK, FETÖ, DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle kararlı mücadelesinin yılmadan, bu örgütler tamamen ortadan kaldırılıncaya kadar devam edeceğini vurgulamak isterim. Geçen hafta savunma sanayimizin gözbebeği TUSAŞ’a yapılan hain terör saldırısını en şiddetli şekilde kınıyor, terörü lanetliyorum. Saldırıda hayatını kaybeden beş vatandaşımıza Allahtan rahmet, geride bıraktıklarına başsağlığı diliyorum. Yaralananlara acil şifalar diliyorum. Kıymetli Hanımefendiler, Beyefendiler, Türkiye’nin gelecek hedeflerindeki en büyük itici gücü kendi insanına ve onun güçlü maneviyatına duyduğu güvendir. Türk insanının, sevinçte olduğu kadar acı ve kederde de birleşebilen -karakteristik denilebilecek- duygu birliği, canlılığı ve dinamizmi Cumhuriyetimizin en temel taşıyıcı unsurlarındandır. Farklılıklarımızın, köklü tarihimizin ve kültürümüzün her şeyden önemlisi millet olarak sahip olduğumuz insani vasıflarımızın en büyük gücümüz olduğunun bilincindeyiz. Türkiye yeni yüzyılında bu anlayışla hedeflerine doğru yürümeye devam edecektir. Değerli Konuklar, Almanya, kalkınma ve çağdaşlaşma yolundaki süreçte yakın bir dostu olarak her zaman Türkiye’nin yanında olmuştur. 70 yıllık NATO müttefikimizdir. 2024 yılı, aynı zamanda iki ülke arasındaki Dostluk Anlaşması’nın 100. Yıldönümünü kutladığımız yıldır. Her konuda aynı düşünmesek de, ilişkilerimizde zaman zaman inişli çıkışlı dönemler yaşansa da, ortaklığımız çok boyutlu ve köklüdür. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Kasım 2023’teki Berlin ziyaretleri, Federal Cumhurbaşkanı Sayın Frank-Walter Steinmeier’in Nisan 2024'te ve son olarak Federal Şansölye Sayın Olaf Scholz’un 20 gün önce (19 Ekim) ülkemizi ziyaretleri başta olmak üzere, üst düzey ziyaretlerle perçinlenen güçlü angajmanımızın devamını diliyoruz. Uluslararası göç krizine çözümler üretilmesi, bölgelerimizde ve ötesinde barışın tesisi ve refahın geliştirilmesi, savunma sanayii işbirliği, ülkemizin AB yolunda ilerlemesi gibi konular başta olmak üzere ikili işbirliğimizi iki ülkenin de ortak yararına geliştirmeye devam edeceğiz. Avrupa bütünleşmesinin ancak Türkiye’nin tam üyeliği ile tamamlanacağının bilinciyle, AB’nin başat ekonomilerinden biri olan Almanya’dan stratejik hedefimiz olan AB’ne tam üyelik yolunda bizi daha kuvvetli desteklemesini bekliyoruz. Bunun ilk adımları olarak üst düzey diyalog mekanizmalarının bir an önce başlatılmasını ve Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin güncellenmesi müzakerelerine en kısa sürede başlanmasını bekliyoruz. İkili ekonomik ve ticari ilişkilerimiz işbirliğimizin taşıyıcı sütunlarındandır. Almanya uluslararası ticaretimizde ilk sırada gelmektedir. 50 milyar doları aşan ikili ticaret hacmimizi dengeli biçimde, ilk aşamada 60 milyar dolar seviyesine ulaştırmayı hedefliyoruz. İki ülke ekonomileri dijitalleşme, yeşil enerji ve lojistik gibi alanlar başta olmak üzere geleceğe dair büyük potansiyel taşımaktadır. Bu potansiyeli hayata geçirmenin öncelikli unsurlarından biri vize rejiminde iyileştirmeler yapılması ve başta işinsanlarımız, akademisyenlerimiz ve öğrencilerimiz olmak üzere vatandaşlarımıza vize kolaylığı sağlanmasıdır. Yıllar içerisinde keder ve sevinç birliği ile perçinlenen, Türk-Alman dostluğunun, ivmesini ve gücünü muhafaza ederek nice yüzyıllarda yoluna devam etmesini temenni ediyoruz. Saygıdeğer Konuklar, Almanya ile ilişkilerimizin en özel unsuru şüphesiz güçlü insani bağlarımızdır. Bu kuvvetli bağların temelleri 1961 tarihli İşgücü Anlaşması çerçevesinde Almanya’ya uğurladığımız insanlarımızla atılmıştır. 63 yıl evvel “misafir işçi” olarak buraya gelmeye başlayan insanlarımız zaman içerisinde Türkiye ve Almanya için ortak bir hazineye dönüşmüştür. Geride vatanlarını ve sevdiklerini bırakan insanlarımız, emekleriyle, alın terleriyle, savaş sonrası Almanyasının kalkınmasında çok büyük rol almıştır. Bununla birlikte, iki ülke arasındaki bu özel beşeri bağ, aynı zamanda iki ülkeye de sorumluluklar yüklemiştir. Bu insanlarımız günümüzde acı tatlı yaşanan birçok gelişmede etkilerini, mevcudiyetlerini ve beklentilerini bizlere hissettirmektedir. Bunun son anlamlı örneğinin ülkemizdeki elim 6 Şubat deprem faciası olduğunu söylemek isterim. Almanya’nın, Almanya Türk Toplumunun gösterdiği yakın dayanışma, Türkiye’deki kardeşlerince her zaman hatırlanacaktır. İşgücü göçünün en başından itibaren, insanlarımızın manevi açıdan güçlü kalmaları, değerlerini ve öz kimliklerini yitirmemeleri, yaşadıkları topluma entegrasyonları, kabul ve saygı görmeleri önceliklerimiz arasında olmuştur. Almanya’nın çoklu vatandaşlığa imkan sağlayan Yeni Vatandaşlık Yasası’nın geçen Haziran ayında yürürlüğe girmiş olmasından buradaki insanımız adına memnuniyet duyuyoruz. Siyasal, sosyal, ekonomik ve akademik hayatın her alanında Almanya’ya katkıda bulunan insanımızın başarılarının artarak devam edeceğinden kuşkumuz yoktur. Büyükelçiliğimiz ve Almanya’daki 14 Başkonsolosluğumuzdaki görev arkadaşlarım ile birlikte, Türk vatandaşlığı bulunsun bulunmasın, Almanya Türk Toplumuna hizmet vermeye, iyi gününde, kötü gününde yanlarında olmaya, sorunlara çözüm, derde deva aramaya ve elbette bulmaya devam edeceğiz. Özellikle Türkçe, din hizmetleri, kültürün yaşatılması ve yeni nesillere aktarılması gibi hassas konularda insanlarımızın ihtiyaçlarının karşılanmasında, Alman makamlarıyla bilistişare katkı sunmayı ödev biliyoruz, bileceğiz. Kıymetli Hanımefendiler, Beyefendiler, Aşırı sağın yükselişi, bir arada barış içerisinde yaşama kültürü açısından Avrupa toplumları için adeta bir kırılma noktası teşkil etmektedir. Bugün de yabancı düşmanı, İslam karşıtı, antisemitik, aşırıcı, ırkçı, ayrımcı düşünce ve söylemlerin toplumlar üzerinde ne denli tehlikeli neticeleri olabileceğine şahitlik ediyoruz. Almanya Türk Toplumu’nun huzur ve refahının; bu gibi her türlü hastalıklı düşüncelerden korunmasının ortak gayemiz olduğunu biliyoruz. Almanya’nın bu konudaki kararlılığına inanıyoruz. Özellikle 2025 Federal seçimlerine giden süreçte, Almanya’daki insanlarımızın, kutuplaşmayı tetikleyen popülist siyasi tartışmaların dışında tutulması, seçim malzemesi yapılmaması hususunda Almanya siyasi aktörlerinin desteğini bekliyoruz. Saygıdeğer konuklar, Dünyamızın çeşitli sınamalarla karşı karşıya olduğu bir dönemden geçiyoruz. Farklı coğrafyalarda özellikle insani boyutta yaşanmaya devam eden acılar, vahameti her gün daha da artırıyor. Türkiye, çoğu dostumuzun ekranlardan seyrettiği krizleri anbean yaşayan, bunlara acil çözümler üretmeye çalışan bir ülkedir. Dış politikamızın temel düsturu olan, Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesiyle çevremizde bir barış ve refah kuşağı oluşturma çabalarımız sürecek; Millî gelirine oranla en çok insani yardım yapan, ayrıca dünyada en fazla sığınmacıyı barındıran ülke olarak, nerede bir mazlum, mağdur ve ihtiyaç sahibi varsa, kökenine, inancına, farklılıklarına bakmadan imdadına koşmaya devam ediyoruz. Küresel belirsizliklerin ve çok boyutlu krizlerin arttığı bir dönemde, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, Balkanlar’dan Orta Doğu’ya, Karadeniz’den Afrika’ya, Akdeniz’den Hazar’a ve Orta Asya’ya ve ötesine uzanan geniş coğrafyadaki çatışma ve krizlerin barışçıl şekilde sonlandırılması ve insani trajedilerin önlenmesi için angajmanımızı milli dış politika anlayışımızla sürdürüyor, barış, istikrar ve adaletin tesisi için gayret gösteriyoruz. Değerli Misafirler, Uluslararası barış ve güvenlik hepimiz için hayati önemini koruyor. Bunun en dramatik örneğini, bir yılı aşkın süredir Gazze’de devam etmekte olan insanlık dramında maalesef görmekteyiz. Son bir yılda Gazze’de çoğu kadın ve çocuk 41 bini aşkın Filistinli hayatını kaybetmiştir. Zor şartlar altında görevini yapmaya çalışan yüzlerce sağlık görevlisi, gazeteci öldürülmüştür. Açlıkla, susuzlukla boğuşan Gazze halkının imdadına koşan insani yardım görevlileri, yüzlerce Birleşmiş Milletler personeli öldürülmüştür. Yüzlerce okul, hastane, cami, kilise vurulmuştur. Şimdi benzer durumların Lübnan’da da yaşanmaya başladığına üzülerek şahitlik ediyoruz. Türkiye, tıpkı Filistin halkının yanında olduğu gibi, Lübnan halkının da yanında olmaya devam edecektir. Sivillerin korunması, uluslararası yardımların bölgeye ulaştırılması, acil ve kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve uluslararası barış ve güvenliğin korunması son derece aciliyet arzetmektedir. Bölgede daha fazla kan akmamalıdır. Bölgede topyekûn bir savaşın patlak vermesi riskine karşı harekete geçilmesi insani ve ahlaki zorunluluktur. Türkiye, bu amaçla gerekli tüm adımların gecikmeksizin atılması çağrısını her fırsatta tekrarlamaktadır. Keza, Ukrayna’daki savaş üçüncü yılını bitirirken, adil ve kalıcı bir barışın tesisinden hala uzaktayız. Türkiye, savaşın, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliği temelinde, diplomasi ve diyalogla sona erdirilmesine yönelik çabalara desteğini sürdürecektir. Saygıdeğer Konuklarımız, Cumhuriyet Bayramı resepsiyonumuzda, gerek eğitimci kimliği, gerek özgün eserleri ile sanata önemli katkılar sunan ve 2022 yılında Resim dalında T.C. Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görülen sanatçımız Süleyman Saim Tekcan’ın “At’Nağme” isimli sergisine de ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyuyoruz. Bilindiği üzere at figürü geçmişten günümüze Türkler için ayrı bir yere sahip olmuştur. “At’Nağme” projesinde yer alan 26 eserin tamamı, özgün baskı, gravür tekniğiyle yapılarak hem biçimsel hem de kültürel semboller içeriyor, geleneksel hat sanatına da sıkça yer verildiği görülüyor. Sizleri büyük usta Saim Tekcan’ın bu değerli eserlerini incelemeye davet ediyorum. Sergi 12 Kasım 2024 tarihine kadar Büyükelçiliğimizde yer alacak. Daha fazla bilgi için sergi alanında bulunan broşürlerden yararlanmanızı rica ediyorum Saygıdeğer Hanımefendiler, Beyefendiler, Sizlere hitabıma son vermeden önce 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonumuz çerçevesinde bizleri destekleyen tüm değerli sponsorlarımıza içten teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Konuşmamın sonuna gelirken, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile dava arkadaşlarının önünde bir kez daha saygıyla eğiliyor, vatanımızın bağımsızlığı, milletimizin birlik ve bütünlüğü uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimizi ve bu yolda her şeylerini ortaya koyan kahraman gazilerimizi, Türkiye Cumhuriyeti'nin yücelmesine ve muasır medeniyetlerin ötesine taşınmasına katkıda bulunmuş herkesi minnetle ve rahmetle anıyorum. Hepinize katılımınız için teşekkür ediyor, sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun! Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti! Cumhuriyet ilelebet! Teşekkür ederim.” Not: Bacakları görünmesin diye eteğinin yırtmaçlarını eliyle birleştirerek sahneye çıkan çıtı pıtı bir spiker kızımız sunuculuk yaptı. A güzel kızım madem bacaklarının görünmesini istemiyorsun o elbiseyi neden giyiyorsun, giyiyorsun madem neden iki ucundan çekiştirip duruyorsun! Bırak açılsın ve görünsün bacakların. Neden kendine zulmediyorsun. Sahneye çıkmakta bile zorlanıyorsun o halinle. Paradoks. Toplumun önüne çıkan insanların biraz kendilerine dikkat etmeleri gerekmez mi? Hele resmi bir kurumun toplantısındaysanız, ve kutladığınız bayramın adı da Cumhuriyet bayramı ise. Türkiye Cumhuriyetinin cumhuru, öyle bacaklarını açarak çıkmaz toplumun karşısına. Eğer çıkıyorsa; o, o cumhurun üyesi değildir, başka bir cumhurun üyesidir. Herkes ait olduğu yerde olursa sıkıntı olmaz. Yolunu şaşırırsa sıkıntı olur... Oraya gelen insanlar, senin ve senin gibi olanların bacağını, dekoltesini görmek için gelmedi. O nedir öyle daracık daracık elbiseler, göğüsler neredeyse dışarı fırlayacak, yüzlerde bir ton boya. Bu ne yahu. Onları öyle gördükçe kadın cinsinden tiksiniyor insan. Sanmayın ki; erkekler öyle açıkta olan şeylerden hoşlanıyor. Ortada olan değil, gizli saklı olandır cazip olan. Yapmayın, etmeyin böyle, kendinize eziyet ediyorsunuz. Ben böyle bilir böyle derim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder