1 Aralık 2025 Pazartesi

BİRLİKTE YAŞAMAK BEDEL ÖDETMEMELİDİR

BİRLİKTE YAŞAMAK BEDEL ÖDETMEMELİDİR Haftanın Hutbesi – Almanya’da Müslümanların Toplumsal Sorumluluğu VE Devletin Kucaklayıcılığı, Adalet ve Birlik Mesajı Rüştü KAM 24.10.2025 /BERLIN الحمد لله رب العالمين، والصلاة والسلام على سيدنا محمد وعلى آله وصحبه أجمعين. Aziz Müminler, Allah’a hamd, Resûlü Muhammed Mustafa’ya (s.a.v.) salât ve selam olsun. Bizleri imanla, sorumlulukla ve kardeşlik şuuru ile yaşatan Rabbimize sonsuz şükürler olsun. İçinde yaşadığımız Almanya’da son dönemde Müslümanların Ramazan ve Kurban Bayramı günlerinde izin kullanabilmesi üzerine tartışmalar gündeme geldi. 6 milyon Müslümanın yaşadığı Almanya’da bu konu; 60 yıl sonra gündeme geldi. Kimileri bu adımı “ayrıcalık” olarak gördü, kimileri ise “adaletin gereği” dedi. Oysa adalet, bir kimseye fazla hak vermek değil; herkese hakkını tam vermektir. Kur’an-ı Kerim şöyle buyurur: “Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalığı ve azgınlığı yasaklar.” (Nahl, 90) Başka bir ayette: “Adaletle davranın; bu, takvaya daha yakındır.” (Mâide, 😎 Almanca’da bir söz vardır: “Gerechtigkeit ist die Grundlage des Friedens.” — Adalet, barışın temelidir. Bu doğrudur. Toplumda adalet varsa barış olur; eşitlik varsa huzur doğar. Bu yüzden Müslümanlar hakkı talep ederken ölçülü ve yapıcı bir dil kullanırlar; aynı zamanda toplumun ortak iyiliğini, huzurunu ve hukukunu korumaya da özen gösterirler. Değerli kardeşlerim, Almanya’da son haftalarda siyasî söylemler ve medyadaki tartışmalar, toplumun bazı kesimlerinde Müslümanlara karşı ön yargıların tazelenmesine yol açabiliyor. Bu bağlamda kamuoyuna yansıyan “Kızlarınıza bakın!” gibi ifadeler, görünüşte kültürel farklılıkları hatırlatıyor gibi dursa da birçok Müslüman aile ve özellikle Müslüman kadınlar için ötekileştirici algılanabilmektedir. Hele bu sözü söyleyen Başbakan Friedrich Merz olursa bu daha da ürkütücü olmaktadır. Oysa unutulmamalıdır ki, bir ülkenin gerçek gücü, çeşitliliğiyle ve farklı kökenlerden gelen insanları onurlu bir şekilde bir arada yaşatabilme kabiliyetiyle ölçülür. Kur’ân-ı Kerîm, “Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık ve birbirinizle tanışasınız diye milletlere ve kabilelere ayırdık.” (Hucurât, 13) buyurur. Bu ayet bize farklılığın bir tehdit değil, rahmet olduğunu öğretir. Bu nedenle, başörtüsü takan kadınlar da dâhil olmak üzere kimse inancı, kimliği veya kıyafeti sebebiyle dışlanmamalıdır. Başörtülü kadınlara iş ve eğitim imkânları açık olmalı; onların toplumsal hayata katılımı desteklenmelidir. Ötekileştirilen birinden entegrasyon için adım atmasını beklemek, insaflı da gerçekçi de değildir. Almanca bir sözle hatırlayalım: “Schau nicht auf das Tuch, sondern in das Herz.” — Örtüye değil, kalbe bak. Karakterin ölçüsü kıyafet değil; dürüstlük, emanete riayet ve faydalı olmaktır. Gerçek entegrasyon, bir tarafın diğerine benzemesi değil, birbirini anlamasıyla mümkündür. Siyasî dil de bunu beslemelidir. Toplumu ayrıştıran değil, birleştiren kelimeler kullanılmalıdır. Çünkü kelimeler kalpleri ya yakınlaştırır ya da uzaklaştırır. “Worte sind Fenster oder Mauern.” — Sözler ya penceredir ya da duvar. Hz. Peygamber (s.a.v.) buyuruyor: “İnsanlara kolaylık gösterin, zorluk çıkarmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin.” Bizim yolumuz budur, karşı taraftan isteğimiz de: Sabır, hikmet, merhamet ve adalet. Sevgili Mü’minler Almanya’da zaman zaman Müslümanlara, camilere ve İslâmî kurumlara yönelik önyargı ve düşmanlık görülebilmektedir. Bu tür imtihan zamanlarında Müslümanlar öfke yerine hikmeti, kırıp dökmek yerine onarmayı seçmelidir. Kur’an, “Kötülüğü en güzel olanla sav; o zaman aranızda düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluverir.” (Fussilet, 34) buyurur. Bu ayetin gereği olarak, kötülüğe kötülükle değil iyilikle karşılık vererek, ama aynı zamanda hukuka ve adalete de sarılarak, hakkımızı hukuk zemininde aramalıyız. “Wo Vertrauen wächst, da blüht das Leben.” — Güvenin filizlendiği yerde hayat çiçek açar. Biz güvenin tohumu olacağız: Dürüstlük, sözünde durmak, komşuluk hakkına riayet ve topluma fayda üretmek bizim görevimiz olacak. Camilerimiz sadece namaz kılınan mekânlar değil; toplumsal dayanışma, eğitim ve diyalog merkezleri haline getirilmelidir. Zaten öyledir ama biraz daha gayret edilmelidir. Açık Cami Günü (Tag der offenen Moschee) gibi faaliyetler, önyargıların kırılması ve birlikte yaşama iradesinin güçlenmesi için büyük fırsattır. İhmal edilmemelidir. Sevgili Mü’minler, Mücadelemizi prıfesyonece yapmamız gerekir. Bir şey istiyorsak, bu hukuki zemnde olmalıdır. Bunun için: Herkes İçin Adalet, Herkes İçin Fırsat 1) İş hayatında fırsat eşitliği: Başörtülü kadınlar dâhil herkese liyakat esasıyla kapılar açık olmalı; istihdamda ayrımcılığa karşı net ve etkili mekanizmalar işletilmelidir. 2) Eğitimde kapsayıcılık: Okullarda kültürlerarası farkındalık programları ve velilerle açık iletişim kanalları güçlendirilmelidir. 3) Dilde nezaket: Siyasetçilerden medyaya kadar, kamu dilinde ötekileştirmeyi besleyen genellemelerden kaçınılmalı; birleştirici bir üslup benimsenmelidir. 4) Sivil katılım: Müslümanlar sivil toplum kuruluşlarında aktif rol almalı, mahallî projelerde gönüllülük yapmalı ve ortak iyilik üretmelidir. “Viele kleine Leute an vielen kleinen Orten, die viele kleine Dinge tun, können das Gesicht der Welt verändern.” — Birçok küçük yerde birçok küçük şey yapan küçük insanlar, dünyanın yüzünü değiştirebilir. Sevgili Mü’minler Hutbeme son verirken şöyle diyelim: Birlikte yaşamak bedel ödetmemelidir. Birlik, adalet ve karşılıklı saygı üzerine yükselmelidir. Barış arıyorsak, sevgiyle başlanmalıdır, sevgi de karşılıklı olmalıdır: “Wer den Frieden sucht, muss mit Liebe beginnen.” = “Barışı arayan, sevgiyle başlamalıdır.” اللهم اجعلنا من الذين يستمعون القول فيتبعون أحسنه. اَللّٰهُمَّ وَحِّدْ كَلِمَتَنَا وَأَلِّفْ بَيْنَ قُلُوبِنَا، وَارْزُقْنَا السَّلاَمَ وَالاَمْنَ فِي هٰذَا الْبَلَدِ وَفِي كُلِّ بِلَادِ الْمُسْلِمِينَ. آمِينَ. Rabbimiz, bizi adaletli, sabırlı ve barışsever kullarından eyle; kalplerimizi birleştir, toplumumuzu huzurla doldur. Âmin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder