ZEKATTA FAKİRİN HAKKI %25’TİR...
Rüştü Kam 11.08.2011
Davası olanın, destekçisi Allah'tır.
Duası olanın davası olur, davası olanın iddiası da
olur.
Dava sahibi olanlar heva sahibi olamazlar
Allah uğruna verilen mücadelenin mağlubiyeti
yoktur.
Bir davaya en büyük zararı ona saldıranlar değil,
onu kötü savunanlar verir.
En etkilli davet temsildir.
Davası olmayanın daveti olmaz; davanız varsa
davetiniz de vardır.
Ölüm haktır,
dünya fanidir
İnsan geriye dönüp baktığında
keşke yapmasaydım diyeceği işleri yapmamalıdır. Dünya fanidir ve çok
kısadır. Bu tespitime katılmak için sadece aynaya bakmanız yeterli olacaktır.
Yol Allah’ın yoludur. Kur’an’da belirtildiği gibi yürümek gerekir bu yolda.
Aradan tam 50 yıl geçmiş. Bu kadar yılın birikimi bizleri
olgunlastırmış olmalıdır.
Biz güzel olmak
istemedik, güzeli görmek istedik. Güzel
olmaya çalışmak egoistliktir, güzeli görmeye çalışmak ise fedakarlık ister.
Güzeli görmeye çalışan aynı zamanda güzel de olur. Yol O`nun yoludur. Gerisi
angaryadır.
Maddeye tamahkar olmamak lazımdır.
Ramazan ayının içindeyiz. Bu
ayda herkes üzerine düşen görevi yapmalıdır. Zekatlar, fidyeler, fitreler ve
mali yardımlar mümkün olduğunca bulunduğunuz yerin (Berlin’in) dışına
çıkmamalıdır. Kur’an’ın buyruğu bu yöndedir. Yardımlarınızı bulunduğunuz yerin
dışına çıkarmak için kapınıza gelenlere sakın itibar etmeyiniz. Kim olursa
olsun, hangi yardım kuruluşu olursa olsun itibar etmeyiniz.
Biz önce bulunduğumuz çevredeki
insanlardan sorumluyuz: “Sana,
neyi infak edip vereceklerini soruyorlar. De ki: İnfak ettiğiniz mal ve nimet; ana-baba, yakınlar, yetimler, yoksul
ve çaresizlerle yolda kalan için olmalıdır. Hayır olarak yaptığınızı Allah en
iyi biçimde bilmektedir.” (Bakara Suresi Ayet 2159)
Lutfen sorumluluk bilinciyle hareket
edelim. Geleceğimizi düşünerek hareket edelim. Sorumluluk bilincidir insanı
olgunlaştıran, sorumlu kılan. Hesabımızı, kitabımızı iyi yapalım. Herkes görev bilinciyle hareket ederse,
görevimizi birisinin hatırlatmasına ihtiyaç kalmayacaktır.
Bugünlerde yardım kuruluşları,
duygularımızla hareket etmemizi sağlayacak broşürler yayınlamaya başladılar
yine. Televizyonlara reklamlar veriyorlar, el ilanları dağıtıyorlar, Afrika’lı
çaresiz insanların fotograflarını broşürlere basarak duygularımızı
tetikliyorlar. Hergün, yerden bıtrak (Kırlarda yetişen yabanî bir otun dışı
dikenli tohumu) çıkar gibi yardım kuruluşları çıkıyor ortaya. 50 yıldır böyle
yapıyorlar, hele son senelerde bu yoldan geçinenlerin sayısı daha da
fazlalaştı.
Yardım kuruluşları, kira parası
veriyorlar, personal çalıştırıyorlar ve onların parasını ödüyorlar, reklam
parası ödüyorlar, bu paralar yardımlarımızdan karşılanıyor, bunu bilesiniz.
Yardım kuruluşlarının
topladıkları paraların ortalama hesabını yaparak çıkalım yola, bakalım ne işe
yaramış bu güne kadar verdiklerimiz: Bütün Almanya’yı hesaba dahil yapalım ve
hesabı sadece Türkiye’liler üzerinden yapalım.
3 milyon insanımız yaşıyor Almanya ‘da. 2 milyon insanımızı bir kenara
bırakalım ve bir milyon insanımızı esas alalım.
Tahmini olarak yılda bir milyar Euro toplanıyor
Yardım kuruluşlarına verilen
bağışları; zekat, fidye, fitre, bağış ve kurban olmak üzere şahıs başı 100 € olarak
hesaplayalım. 1.000.000x100=100 milyon € yapar. Bu hesaptan yola çıkarsak son on
yılda 1 milyar € toplanmış demektir. Bu
bir milyar € genel olarak Afrika ülkelerine gönderildi, hâlâ da gönderiliyor.
Şimdi sonuca bakalım; kaç tane
Afrika ülkesini açlıktan kurtarmışız yaptığımız bu yardımlarla, kaç tane Afrika
ülkesi bizim yardılarımızla ayağa kalkmış, kaç tane Afrika ülkesi bu vesileyle sorunlarını
çözmüş. Aksine, yardım yapılan ülkelerin problemleri çözülmediği gibi, her
geçen gün kervana bir başka ülke katılıyor...
Unutmayalım bu yardımların
birkaç mislini BM’de yapıyor. Şimdi
Somali çıktı sahneye. Yine keselerimizin ağzını açtırdılar bize. Hemen
hatırlayalım; Somali’ye Türkiye de
yardım gönderiyor BM’de.
Somali gibi dünyanın başka ülkelerine de yardım gönderiyor
Türkiye. Ama aynı Türkiye Berlin’de yaşayan insanların çocukları için gerekli yardımı
yapmıyor. Dahası Avrupa’daki insanlarımızın ellerindeki parayı nasıl alırımın
hesabını yapıyor. BM’de yapmıyor bizlere yardım. Belki de bu şekildeki uygulama
bilinçli olarak da yapılıyor olabilir.
Afrika ülkelerini müslümanlar fakirleştirmedi
Afrika ülkelerini, halkı müslüman
olan ülkeler fakirleştirmedi, aç bırakmadı. Avrupa ülkeleri ve Amerika aldı o
insanların elinden ekmeğini. Aslında bu ülkeler ekmeğini elinden aldığı insanların
karınlarını da müslümanlara doyurtarak bir taşla iki kuş vuruyorlar.
Sonuçta her iki durumda da kârlı çıkan bu sömürgeci devletler oluyor.
Müslümanlar da işin bu
taraflarını hesaba katmadan dolmuşa binerek Cennetin(!) yolunu tutuyorlar ve
kuruntularından yanlarına yaklaşılmıyor.
Bizim çocuklarımıza kim sahip çıkacak
Elbette bizler, anne ve baba
olarak bizler, sorumluluk duygusu taşıyan bizler, “Yakıtı insanlar ve taşlar olan
Cehennem azabı”ndan korkan bizler. Durum bu kadar açıkken bu
vurdumdumazlık niye. Müslümanlar yukarıda hesabını yaptığımız parayı Almanya’da
bıraksalardı; bugün Sarrazin’ler kendilerine malzeme bulamayacaklardı. Sahibimiz
buyurur ki: “Aklınızı çalıştırmazsanız sizi pislik içinde bırakırım” der.
Pislik;
-kaos demektir,
-anarşi demektir,
-aşağılanma demektir,
-tepelenme demektir,
-kölelik demektir,
-açlık demektir,
-sefalet demektir,
-göz yaşı demektir,
-kan demektir...
Bu paralarla neler yapılabilirdi
Bu paralarla vakıflar kurulurdu.
Bu vakıflar aracılığıyla üniversite öğrenclerine burs verilirdi. Yine üniversite öğrencileri için yurtlar
açılırdı. Üninersiteyi bitirenlerin doktora yapmaları teşvik edilirdi, hastaneler
yapılırdı, müslümanların hastaneleri, kilise hastaneleri gibi. Aşevleri
kurulurdu; böylece köprü altındaki insanların midesine sıcak çorba inerdi.
Ehl-i Kitab’a yönelik olarak İslâm’ı tanıtıcı çalışmalar yapılırdı. Araştırma
merkezleri, enstitüler kurulurdu. Çocuk yuvaları açılırdı. Kamu yararına
çalışan dernekler desteklenirdi.
Türkçe dil kursları açılırdı,
neslimizin tarih bilincini geliştirmek için tarih kursları açılırdı. Uygun olan
yerlere minareli camiler yapılırdı; böylelikle müslümanlar fabrika
binalarından, arka hoflardan, bodrumlardan kurtulmuş olurlardı; dinlerini “Bodrum”da hapsetmezlerdi. Ve tüm
bu kuruluşlarda çalışacak olan personelin maaşını, yine bu fondan karşılarlardı.
Sonuç:
1-Allah bize öncelikle kendi neslimizden hesap soracaktır. Berlin’de,
Almanya’da yaşayan neslimizden hesap soracaktır. Ehl-i Kitap’la olan
ilişkilerimizden hesap soracaktır. Bir Kitap Ehli’nin; “Ya Rabbi bu müslüman
kulun 40 sene bana komşuluk yaptı ve birgün olsun benim kapımı çalmadı, İslâm
nedir anlatmadı. Kurbanını Afrika’da kesti, zekatını fitresini Afrika’ya
gönderdi, ben kurbanda sadece kan gördüm, boğaların vahşice boğazlandığını
gördüm. Bunlar yetmiyormuş gibi benim karımı-kızımı baştan çıkardı bu komşum, ben
bu kulundan şikayetçiyim” derse kimse yakasını kurtaramaz Yüce Yaratıcı’nın
elinden. Çünkü Kur’an, yardımların en
yakınından başlayarak yapılmasını ister. Ehl-i Kitap’a da çok önem verir.
2-Somali halkı bugün olağan üstü bir durumla karşı karşıyadır ama, bu duruma
durup dururken gelmediler. Kendi zenginliklerine sahip çıkmadılar. Devlet iyi
yönetilmedi. Halk kötü yönetimlere zamanında müdahale etmedi. Kıtlığın altında yatan, kuraklık gibi doğal afetler
değil. Bunlar tetikleyici sebepler. Asıl sebep, uluslararası kapitalizmin
ülkenin tarım sektörünü çöküntüye uğratmış olmasıdır. Allah elbette bu insanlara yardım etmemizi ister.
Ancak onlardan kendi sorunlarını kendilerinin çözmelerini ister. Somali'nin
başına gelen felaketin bir sebebi de-maalesef tıpkı Irak gibi- petroldür.
3-Allah zekatın sekiz yere verilmesi gerektiğini buyurur. 100:8=12,50 eder.
“1-Fakir 12,5+
2-Miskin 12,5= 25 yapar. Yani fakirin zekattan alacağı pay %25 tir. Zekatımızın,
maddi yardımlarımızın %25’ini Afrika ülklerine veya başka ülkelerdeki aç
insanlara veya zulme uğramış insanlara gönderebiliriz, göndermeliyiz de.
Fakat kalan %75’de direkt olarak fakirin hakkı/payı yoktur.
3-Bu pay, Borçluların payıdır.
4-Bu pay, İslâm’ın güzelliğini anlatmamız greken insanların
payıdır.(Müellefet-ül kulub)
5-Bu pay, Zekatı toplamak ve gerekli yerlere dağıtmakla ilgili kurumun
payıdır.(Zekat memurları)
6-Bu pay, hürriyeti elinden alınmış insanların hakkıdır. Fikir suçlularının
payıdır. İslâm’a hizmet yolunda mağdur olmuş insanların payıdır. (Kölelerin)
7-Bu pay, Allah yolunda yapılması gereken her türlü çalışmayı yapmak içindir.(Fi
sebilillah)
8-Bu pay, yolda kalmış insanların payıdır.”(Tevbe 60)
Ve bu payların Berlin’in dışına
çıkmaması gerekir. Çünkü, bu paylarla Berlin’deki yaşayan müslümanların
geleceğine yatırım yapılma zorunluğu vardır.
Oyuna gelmeyelim, dikkatli olalım, aklımızı çalıştıralım, duygusal
davranmayalım. Heyacanımızla hareket etmeyelim. Çocuklarımızın içinde bulunduğu
durumu göz ardı etmeyelim. Görmezlikten gelmeyelim. Deve kuşu gibi başımızı
toprağa gçmmeyelim. Kendi evimizde yangın varken başkasının evindeki yangını
söndürmeye gidemeyiz, gidersek evimiz yanar. En önemlisi, toprağın altındaki
hesabın çetin olduğunu unutmayalım.
4-Son sözü Sözün Sahibi’ne bırkalım: “Aklınızı çalıştırmazsanız, sizi
pislik içinde bırakırım.” (Yunus 100)
Bugün Somali halkı pislik içindedir. Aklımızı çalıştırmazsak yarın biz de
pislik içinde kalabiliriz. O zaman artık herşey için çok geçtir. Borun pazarı
geçmiştir. Eşeğin Niğde’ye sürülmesi gerekir.