29 Mayıs 2019 Çarşamba

BERLİN’DE İFTAR SOFRALARI ŞEHİTLİK CAMİİ


26 Mayıs 2019
Ben aradığımda o Türk Eğitim Derneği’nin sokağında seyir halindeymiş, iki dakika içinde kapının önünde göründü. Halil Kaya’dan bahsediyorum. Türkiyem Restoran’ın sahibi. Halil, Türk Eğitim Derneği’nin kahrını çeken saygı değer iş adamlarımızdan birisidir. Başkonsolosluğun iftar sofrasına konuk olacağız. Acele ediyor, “Saat 8 de orada olmalıyız, park yeri bulmak oldukça zor olacaktır”diye. Dediği gibi de oldu, park yeri bulamadık, park yasağı olan bir yere park ettik ve cezayı da yedik.

Önder Coştan, hanımı ve annesi ile karşılaştık arabadan inince, camiye kadar birlikte yürüdük. Dış Kapıda ise Veli Karakaya ile karşılaştık, hâl hatır sorduk ve kucaklaştık. İçeriye girince Giritli Ali Aziz Efendi ve Hafız Şükrü Efendi beni bekliyorlarmış. Yara-bere içindeler. Zamana karşı fazla direnememişler, kar, yağmur, güneş canlarını çok yakmış. Çok feryat etmişler ama seslerini duyan olmamış. Arayan soranları da yokmuş, yalnızlaştırmışlar onları. Yardım istediler benden, “en azından şu yaralarımızı saracak birilerini bulsaydık, ıstırabımızı biraz dindirirdik” dediler. Kültür ve Turizm Ataşesinin orada olması gerektiğini ve onlara mutlaka yardım etmek için uğrayabileceğini söyledim. Söylemesine söyledim de inanmadılar bana, “Biz nice ataşe gördük- geçirdik, onların bizim varlığımızdan haberi bile yok.” dediler. Üzüldüm. Teselli etmeye çalıştım, “Bir gün Türkiye sevdalısı, geçmişine ve tarihine aşık bir Kültür Ataşesi mutlaka gelecek ve sizlerin yaralarınızı saracaktır, biraz daha sabredin, ben elimden geleni yapacağım.” dedim ve gözleri yaşlı ve boyunları bükük olarak onları orada öylece bırakarak oradan ayrıldım.

Ve salona geçtim. Güler yüzlü üç güzel hanımefendi karşıladı hemen salonun önünde, hoş geldiniz Rüştü bey, buyurun, sizin masanız 9 numara işte şurada. Müge, Nihan ve Selen hanımefendiler. Giritli Ali Aziz Efendi ve Hafız Şükrü’den ayrılmanın hüznü dağılıverdi birden. Kendilerine teşekkür ettim ve 9 numaralı masaya doğru ilerledim. Masamda Süleyman Selçuk ve tanımadığım başka masa arkadaşlarım var. Bayanlardan birisi, “Siz orucu erken açan hocasınız değil mi?” diye sordu. “Evet ama erken değil zamanında açan demeniz daha uygun olur.” dedim. Sorusuna kısaca cevap verdim. Diğer masa arkadaşlarım da beni ilgi ile dinlediler. Yargılamadılar, anlattıklarımı onayladılar. Uygun bir zamanda dernekte buluşmak üzere kendileriyle vedalaştık.

Halil acele ettirince ben iftardan öncesinde sohbet olacak diye düşündüm. Eski Başkonsolos Ahmet Başer Şen’den kalma alışkanlıktı benimki. Düşündüğüm olmadı.
Salon 250 kişilikmiş. Süleyman Küçük söyledi. Her türlü etkinlik için kiralanabiliyormuş. Güzel bir salon, biraz basık olmasına rağmen alımlı. Masaların üzerine beyaz örtüler serilmiş, iftarlıklar üzerine konmuş, servise hazır hale getirilmiş, ambiyans güzel, masaya kimlerin oturacağı da özenle yazılmış. Tabi kimin nereye oturacağı konusunda o kadar dikkatli davranılmamış. Mesela, duayen gazeteci Ahmet Külahçı protokol masasına alınsaymış daha isabetli olurmuş, ama, Külahçı belki katılacağını geç haber etmiş de olabilir.

Masalar arasında dolaşarak tanıdıklarımızla sohbetler ettik, hal hatır sorduk, adresler aldık, karşılıklı telefon numaralarımızı değiştik. Fena da olmadı. Herhalde sohbet yemekten sonra yapılacak diye düşündüm. Derken Başkonsolos Mustafa Çelik Beyefendi anons edildi. Çıktı kürsüye ve “Ramazanınız mübarek olsun, iftar soframıza hoş geldiniz, ben konuşma hazırlamadım çünkü; bizim âdetimize göre büyüklerin yanında küçüklerin konuşması yakışık almaz, dolayısıyla Büyükelçimiz varken benim burada konuşmam edebe aykırıdır, Büyükelçimiz de konuşmak istemediğine göre size iyi iftarlar, afiyet olsun” dedi ve kürsüden indi.

Yapılanın espri olduğunu düşündüm ama yadırgadım, şoke oldum. Bu iftar Büyükelçiliğin değil, Başkonsolosluğun iftarıydı. Ben, ev sahibi olarak, davet sahibi olarak Beyefendi’den mesaj yüklü bir konuşma bekliyordum. Türkiye’nin etrafı yangın yerine dönmüş iken, Suudi Arabistan bu mübarek Ramazan ayında Yemen’i defalarca vurmuş iken ve bu işi , Alman silahlarıyla yapmış iken, Amerika tarafından Körfez kaynayan kazan haline getirilmişken, Ortadoğu savaşın eşiğinde iken, S-400 füzelerinin satın alınmasıyla Türkiye hedefe konmuşken, Fırat’ın doğusunda terör tehdidi devam ederken, Almanya’da Müslümanlara potansiyel terörist olarak bakılırken, bu konuları içeren bir konuşma beklemenin hakkım olduğuna inanıyorum. Sayın başkonsolosum olmadı bu. Böyle olmamalıydı.

İftardan sonra davetliler arasında benim gibi düşünenlerin olduğunu da öğrenince haklılığım anlaşıldı. Gayem haklı çıkmak değil elbet.
Buruk bir şekilde okunan Kur’an’ı mealini ve ezanı dinledim ve arkasından da çaldım kaşığı çorba tasına. Yemekten sonra bir din görevlisi ilahi okumak için davet edildi kürsüye, çıplak sesle okundu ilahiyi, ilkönce, herhalde enstrüman çalan birini bulamamış olabilirler dedim. Sonradan, iftar verilen mekânın caminin altında bir salon olduğu aklıma düştü. Telli çalgılar haram(!) olduğuna göre ve burası da caminin salonu olduğuna göre bu hizmetliye ilahiyi enstrümansız okutuyorlar dedim. İnşallah aklıma düştüğü gibi değildir. Eğer düşündüğüm gibiyse din hizmetleri Ataşesi Ahmet Fuat Çandır yanlış yapmıştır. Değilse...

Din Hizmetleri Ataşesi Ahmet Fuat Çandır da çağrıldı, dua etmek için kürsüye. Sayın Çandır’dan mesaj yüklü bir dua beklentisine girdim. Madem Başkonsolos o mesajı vermedi, belki Diz Hizmetleri Ateşesiyle anlaşmışlardır diye düşündüm. Amin komutuyla, eller avuç içi gökyüzüne bakacak şekilde pozisyon alındı. Sayın Ataşe ’den de tık yok. Klasik bir yemek duası. Ne diyeyim ben şimdi. Bu iftar yemeği, akşam yemeği değil ki. Allah aşkına bu dua metninin içine iki cümle yerleştirilerek; Dünya Müslümanlarının durumu dile getirilmez mi? Bu Mübarek Ramazan ayında; emperyalistlerin, Suudi Arabistan gibi, Birleşik Arap Emirlikleri gibi taşeronların, satın alınmış İslâm ülkelerinin Müslümanlara yaptıkları zulümler kınanmaz mı? Sayın Ataşem bu nasıl bir aymazlıktır. Siz Allah’a nasıl hesap vereceksiniz sayın Ataşem. Bir süre Almanya’da kaldım, suya sabuna dokunmadan görevimi tamamladım ve geriye döndüm, zaten Türkiye’de de maaşım işliyordu, bir ev aldım bir de araba…Verdiğin bu nimetlere şükürler olsun Allahım, böyle mi diyeceksin Allah’a hesap gününde sayın Ataşem. “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” buyruğunu siz okuyorsunuz kürsülerden, ilmimiz ile amel etmemiz gerektiğini de sizler söylüyorsunuz. Hakkı söylemeyenlerin, gizleyenlerin; Allah ile aldatanlar olduğunu da siz söylüyorsunuz kürsülerden Sayın Ataşem… Prof.Dr. Vehbi Başer’in şu sözü ne kadar da anlamlı: “İslâm’ın başına gelen en büyük felaket Müslümanlıktır.”
Bir hikâye anlatırlar Bekri Mustafa ile ilgili, hikâye şöyle:

Bekri Mustafa hafızdır, ama bir kıza vurulduğu için ve kızı da ona vermedikleri için kendini meyhanelere atmıştır. Bir gün yoksul bir mahalle olan “Küçük Ayasofya Camii”nin önünden geçmektedir... O sırada musallada bir tabut vardır, fakat namazı kıldıracak imam ortalarda yoktur.
Cemaatin, beklemekten canı sıkılır ve başında kavuğu, sırtında cübbesiyle oradan geçen Bekri Mustafa’yı “hoca” zannederek namazı kıldırmasını söylerler.
“Yok, ben hoca değilim” dese de, dinlemezler ve zorla öne geçirirler. Bekri Mustafa namazı kıldırdıktan sonra tabutun örtüsünü açar ve cenazenin kulağına bir şeyler fısıldar.
Cemaat, ölüye ne söylediğini merak ederler ve ısrarla cevap vermesini isterler. Bekri Mustafa onlara gülerek cevap verir. Ona dedim ki:

“Sen şimdi aramızdan ayrılıp ahirete gidiyorsun. Orada sana soracaklar ‘yukarıda ne var ne yok?’ diye. Onlara de ki; “Bekri Mustafa Ayasofya Camii’ne imam oldu.’ Onlar yukarıda işlerin nasıl olup bittiğini anlayacaklardır...”
Velhasıl ev sahibimiz Sayın Başkonsolosumuzla vedalaşarak salondan ayrıldık. Sayın Başkonsolosum Allah kabul etsin, geçmişlerinizin ruhuna değsin...

22 Mayıs 2019 Çarşamba

Berlin`de iftar sofraları I 2019

Almanya’da velilere çok büyük haklar verilmiştir. Veliler toplantıları önemli toplantılardır, o toplantılar ihmal edilmemelidir. Bunun için dil bilmeniz de gerekmez. Yeter ki siz o toplantılarda bulunun. Çocuğunuzun eğitimiyle ilgilendiğinizi göstermeniz dikkatlerden kaçmayacaktır.
Berlin`de iftar sofraları
Berlin Türk Eğitim Derneği ilk iftarını verdi. Türk Eğitim Derneği Ramazan ayı boyunca her Cuma iftar sofrası kuruyor. Vatandaşlarımızın ihtiyacı olan konularda uzmanları tarafından bilgilendirmelerin de yapıldığı bu sofraların ilki geçtiğimiz Cuma günü kuruldu. Bay ve bayanlardan müteşekkil olan konukların katıldığı bu sofrada, Eğitim Müşaviri Prof. Dr. Cemal Yıldız, Emniyet Müşaviri İbrahim Cihangir ve Adalet Müşaviri Ahmet Başaran da hazır bulundular. Halil Esmerin okuduğu ezandan sonra, servis Türk Eğitim Derneğine mensup bay ve bayan gençler tarafından yapıldı.

Yemekten sonra Dernek Başkanı Rüştü Kam, kısaca derneğin faaliyetlerini tanıttı: “Şu anda Almanya’nın ilk resmi Türk Kütüphanesinin salonunda iftar yapıyoruz. Ancak kütüphanemize istediğimiz kaynak eserleri temin edemediğimiz için açılışını henüz yapamadık. Allah’ın izniyle onu da başaracağız. Bu kütüphaneyi açarken ‘Türkler zaten okumuyorlar siz bu kütüphaneyi boşuna açıyorsunuz.’ demişlerdi, biz açtık ve açılışı yapılmadığı halde gelip buradan kitap götürüp evinde okuyan vatandaşlarımız az da olsa vardır. İnternet adresimiz www.tbv.berlin

Mocca Dergisini çıkarıyoruz 3 ayda bir ve iki dilde. Bu dergi Alman Kütüphanelerine gönderiliyor. Almanya geneline az da olsa dağıtılıyor. Ancak 2500 baskı yapabiliyoruz, imkanlarımız çok kısıtlı. Sponsor olan iş adamlarına huzurunuzda teşekkür ediyorum. Dergide çalışanlar ücret almıyorlar. Tercüme yapanlar da ücret almıyorlar ve bu dergi çıkabiliyor. Derginin desteklenmesi geleceğimize yapılan bir yatırımdır. Bu dergiyi okuyunuz ve okutunuz ve de abone olunuz.”

Akşam namazı molasından sonra Kam sözü Eğitim Müşaviri Cemal Yıldız’a verdi, Yıldız yaptığı konuşmasında şunları söyledi:

“Çocuklarımızı içinde bulunduğumuz toplumun imkanlarını ve şartlarını bilerek ve kullanarak en iyi şekilde yetiştirmemiz gerekir. Almanya’da velilere çok büyük haklar verilmiştir. Veli toplantıları önemli toplantılardır, o toplantılar ihmal edilmemelidir. Bunun için dil bilmeniz de gerekmez. Yeter ki siz o toplantılarda bulunun. Çocuğunuzun eğitimiyle ilgilendiğinizi göstermeniz dikkatlerden kaçmayacaktır. Ben Alman okul müdürleriyle görüşüyorum, bana diyorlar ki; “Türk veliler çocuklarını dünyaya getirip sokağa salıveriyorlar. Eğitime öğretime çok uzaklar.” Bu şekildeki eleştirilmek bizlere yakışmıyor.
Anadil çok önemlidir. Çocuklarımız anadillerini unuturlarsa dinlerini de unutacaklardır. Başkonsolosluğumuzun bünyesinde 45 öğretmenimiz var. Toplam 2800 öğrenciye Türkçe dersi veriyoruz. Bunun 1100 ‘ü Sivil Toplum Kuruluşları (STK)’ nin mekanlarında 1700’ ü de Alman okullarında ders görüyorlar.
Aslında en başarılı eğitim iki dilli eğitimdir, bu pahalı bir eğitimdir. Ancak veliler isterlerse, bu isteklerinde ısrarcı olurlarsa başarı elde edeceklerine inanıyorum.”
Bir selamlama konuşması yapan Adalet Müşaviri Ahmet Başaran’dan sonra, Emniyet Müşaviri söz aldı ve şunları söyledi: “Türkiye uzun yıllardan beri PKK terörü ile mücadele ediyor. Son yıllarda bu mücadelede büyük yollar kat ettik. 15 Temmuz’da PKK yetmiyormuş gibi bir de FETÖ Terör Örgütü ile tanıştık. Elbette bu örgütleri temizlememiz gerekiyor. Tek başımıza temizlememiz oldukça zorluyor bizi. FETÖ’ nün okullarında çocukların beyinleri yıkanıyor, o okullarda terörist yetiştiriliyor. Çünkü, terör örgütleri dışardan besleniyor. Onun için tek başımıza üstesinden gelemiyoruz. Terörist teröristtir. İster PKK olsun ister FETÖ olsun bunlar Türkiye Devletine düşman örgütlerdir. FETÖ ile birlikte olup da pişmanlık duyan çok insanımız var. Komşularımızı bize karşı kışkırtıyorlar, tırlar dolusu silahla donatıyorlar onları, Türkiye bunlarla mücadele için kolları sıvayınca da başlıyorlar bağırmaya. Eski Türkiye yok artık onların karşısında yeni Türkiye var. Yeni Türkiye’de de de bunlara gerekli cevaplar veriliyor ve verilmeye de devam edilecektir. “
İftar, katılımcıların sorularıyla, tatlı ve ÇAYKUR çayı sohbetiyle sona erdi. Haftaya Cuma yine aynı mekânda buluşmak temennisiyle iftar sofrası kaldırıldı.
Zülfikar Kam/Berlin

Ein Fasten, das dem Herrn gefällt/Alter Testament



1 “Ruf, so laut du kannst! Lass deine Stimme erklingen, mächtig wie eine Posaune! Halte meinem Volk seine Vergehen vor, zähl den Nachkommen von Jakob ihre Sünden auf!

2 Ach, für wie fromm sie sich doch halten! Sie rufen Tag für Tag nach mir und fragen nach meinem Willen. Sie kommen gern zum Tempel gelaufen, um meine Nähe zu suchen. Weil sie sich einbilden, nach meinen Geboten zu leben, darum fordern sie von mir auch ihre wohlverdienten Rechte.

3 ›Warum siehst du es nicht, wenn wir fasten?‹, werfen sie mir vor. ›Wir plagen uns, aber du scheinst es nicht einmal zu merken!‹ Darauf antworte ich: Wie verbringt ihr denn eure Fastentage? Ihr geht wie gewöhnlich euren Geschäften nach und treibt eure Arbeiter genauso an wie sonst auch.

4 Ihr fastet zwar, aber gleichzeitig zankt und streitet ihr und schlagt mit roher Faust zu. Wenn das ein Fasten sein soll, dann höre ich eure Gebete nicht!

5 Denkt ihr, mir einen Gefallen zu tun, wenn ihr bloß auf Essen und Trinken verzichtet, den Kopf hängen lasst und euch in Trauergewändern in die Asche setzt? Nennt ihr so etwas ›Fasten‹? Ist das ein Tag, an dem ich, der HERR, Freude habe?

6 Nein – ein Fasten, das mir gefällt, sieht anders aus: Löst die Fesseln der Menschen, die man zu Unrecht gefangen hält, befreit sie vom drückenden Joch der Sklaverei und gebt ihnen ihre Freiheit wieder! Schafft jede Art von Unterdrückung ab!

7 Teilt euer Brot mit den Hungrigen, nehmt Obdachlose bei euch auf, und wenn ihr einem begegnet, der in Lumpen herumläuft, gebt ihm Kleider! Helft, wo ihr könnt, und verschließt eure Augen nicht vor den Nöten eurer Mitmenschen!

8 Dann wird mein Licht eure Dunkelheit vertreiben wie die Morgensonne, und in kurzer Zeit sind eure Wunden geheilt. Eure barmherzigen Taten gehen vor euch her, und meine Herrlichkeit beschließt euren Zug.

9 Wenn ihr dann zu mir ruft, werde ich euch antworten. Wenn ihr um Hilfe schreit, werde ich sagen: ›Ja, hier bin ich.‹ Beseitigt jede Art von Unterdrückung! Hört auf, verächtlich mit dem Finger auf andere zu zeigen, macht Schluss mit aller Verleumdung!

10 Nehmt euch der Hungernden an und gebt ihnen zu essen, versorgt die Notleidenden mit allem Nötigen! Dann wird mein Licht eure Finsternis durchbrechen. Die Nacht um euch her wird zum hellen Tag.

11 Immer werde ich, der HERR, euch führen. Auch in der Wüste werde ich euch versorgen, ich gebe euch Gesundheit und Kraft. Ihr gleicht einem gut bewässerten Garten und einer Quelle, die nie versiegt.

12 Euer Volk wird wieder aufbauen, was seit langem in Trümmern liegt, und wird die alten Mauern neu errichten. Man nennt euch dann ›das Volk, das die Lücken in den Mauern schließt‹ und ›Volk, das die Straßen wieder bewohnbar macht‹.

13 Achtet den Sabbat als einen Tag, der mir geweiht ist und an dem ihr keine Geschäfte abschließt! Er soll ein Feiertag für euch sein, auf den ihr euch freut. Entweiht ihn nicht durch eure Arbeit, durch Geschäfte oder leeres Geschwätz! Achtet ihn vielmehr als einen Tag, der mir, dem HERRN, gehört.

14 Wenn ihr das tut, werde ich die Quelle eurer Freude sein. Ich werde euch reich beschenken und zu Herrschern des ganzen Landes machen, das ich eurem Stammvater Jakob zum Erbe gegeben habe. Mein Wort gilt!“

Hoffnung für Alle® (Hope for All)
© 1983,1996, 2002, 2009, 2015 by Biblica, Inc.®
Alle Rechte, insbesondere des Nachdrucks, der auszugsweisen Wiedergabe größerer Texte der Übersetzung, der Speicherung auf Datenträger bzw. der Einspeisung in öffentliche und nichtöffentliche Datennetze in jeglicher Form, der Funksendung, der Microverfilmung oder der Vervielfältigung auf anderen Wegen sind ausdrücklich vorbehalten.

Kutsal Kitap’ta Oruç



Yüce Allah buyurur ki; “Ey iman sahipleri! Oruç sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır. (Bakara 2/183)
Bizden öncekiler, Müslümanlardan önceki ümmetlerdir. Yahudilerdir, Hristiyanlardır ve Allah’ın peygamber gönderdiği diğer kavimlerdir. Müslümanlara kürsülerden hitap eden din görevlileri, nedense Allah bizden önceki ümmetlere oruç hakkında ne buyurmuş, diye anlatmazlar. O kitapları hepten yok sayarlar. İnsanlar tarafından değiştirildiğini düşünürler. Değiştirilmiş ayetleri vardır ama hepsi değiştirilmiş değildir. İncil, Tevrat ve Zebur’da geçen oruç ayetlerini okuduğunuz zaman, Allah’ın Müslümanlardan nasıl bir oruç tutmalarını istediğini daha iyi anlayacaksınız.
İşte Kutsal Kitap’taki oruç:

Gerçek Oruç-Yeşaye 58
1-“Avaz avaz bağırın, çekinmeyin,
Sesinizi boru sesi gibi yükseltin;
Halkıma isyanlarını,
Yakup soyuna günahlarını bildirin.

2-Bana her gün danışıyor,
Yollarımı öğrenmekten zevk duyuyorlarmış!
Doğru davranan,
Tanrısı’nın buyruğundan ayrılmayan bir ulusmuş gibi...
Benden adil yargılar diliyor,
Bana yaklaşmaktan zevk alıyorlarmış.

3- Diyorlar ki, ‘Oruç tuttuğumuzu neden görmüyor,
İsteklerimizi denetlediğimizi neden farketmiyorsun?’
“Bakın, oruç tuttuğunuz gün keyfinize bakıyor,
İşçilerinizi eziyorsunuz.

4-Orucunuz kavgayla, çekişmeyle,
Şiddetli yumruklaşmayla bitiyor.
Bugünkü gibi oruç tutmakla
Sesinizi yükseklere duyuramazsınız.

5- İstediğim oruç bu mu sanıyorsunuz?
İnsanın isteklerini denetlemesi gereken gün böyle mi olmalı?
Kamış gibi baş eğip çul ve kül üzerine mi oturmalı?
Siz buna mı oruç, RAB’bi hoşnut eden gün diyorsunuz?

6- Benim istediğim oruç,
Haksız yere zincire, boyunduruğa vurulanları salıvermek,
Ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak,
Her türlü boyunduruğu kırmak değil mi?

7-  Yiyeceğinizi açla paylaşmak değil mi?
Barınaksız yoksulları evinize alır,
Çıplak gördüğünüzü giydirir,
Yakınlarınızdan yardımınızı esirgemezseniz,

8-Işığınız tan gibi ağaracak,
Çabucak şifa bulacaksınız.
Doğruluğunuz önünüzden gidecek,
RAB’bin yüceliği artçınız olacak.

9- O zaman yardım çağrılarınızı RAB yanıtlayacak,
Feryat ettiğinizde, ‘İşte buradayım’ diyecek.
“Eğer boyunduruğa, başkalarını suçlamaya,
Kötücül konuşmalara son verirseniz,

10-Açlar uğruna kendinizi feda eder,
Yoksulların gereksinimini karşılarsanız,
Işığınız karanlıkta parlayacak,
Karanlığınız öğlen gibi ışıyacak.

11- RAB her zaman size yol gösterecek,
Kurak topraklarda sizi doyurup güçlendirecek.
İyi sulanmış bahçe gibi,
Tükenmez su kaynağı gibi olacaksınız.

12- Halkınız eski yıkıntıları onaracak,
Geçmiş kuşakların temelleri üzerine
Yeni yapılar dikeceksiniz.
‘Duvardaki gedikleri onaran,
Sokakları oturulacak hale getiren’ denecek sizlere.

13- “Kutsal günümde dilediğinizi yapmaz, Şabat Günü’nü çiğnemezseniz,
Şabat Günü’ne ‘Zevkli’,
RAB’bin kutsal gününe ‘Onurlu’ derseniz,
Kendi yolunuzdan gitmez,
Keyfinize bakmayıp boş konulara dalmaz,
O günü yüceltirseniz,

14-RAB’den zevk alırsınız.
O zaman sizi yeryüzünün yüksek yerlerine çıkarır,
Atanız Yakup’un mirasıyla doyururum.”
Bunu söyleyen RAB’dir.

İncil-Yeni Çeviri 2009
Kutsal Kitap: Eski ve Yeni Antlaşma (Tevrat, Zebur, İncil). Eski Antlaşma ©2001, 2009 Kitab-ı Mukaddes Şirketi; Yeni Antlaşma ©1987, 1994, 2001, 2009 Yeni Yaşam Yayınları.

20 Mayıs 2019 Pazartesi

BERLİN'DE İFTAR SOFRALARI II 2019

Berlin`de iftar sofraları

-Almanya’da velilere çok büyük haklar verilmiştir. Veliler toplantıları önemli toplantılardır, o toplantılar ihmal edilmemelidir. Bunun için dil bilmeniz de gerekmez. Yeter ki siz o toplantılarda bulunun. Çocuğunuzun eğitimiyle ilgilendiğinizi göstermeniz dikkatlerden kaçmayacaktır-

    BERLİN 12 Mayıs 2019 Pazar 18:29

Berlin`de iftar sofraları

Berlin Türk Eğitim Derneği ilk iftarını verdi. Türk Eğitim Derneği Ramazan ayı boyunca her Cuma iftar sofrası kuruyor. Vatandaşlarımızın ihtiyacı olan konularda uzmanları tarafından bilgilendirmelerin de yapıldığı bu sofraların ilki geçtiğimiz Cuma günü kuruldu. Bay ve bayanlardan müteşekkil olan konukların katıldığı bu sofrada, Eğitim Müşaviri Prof. Dr. Cemal Yıldız, Emniyet Müşaviri İbrahim Cihangir ve Adalet Müşaviri Ahmet Başaran da hazır bulundular. Halil Esmerin okuduğu ezandan sonra, servis Türk Eğitim Derneğine mensup bay ve bayan gençler tarafından yapıldı.

Yemekten sonra Dernek Başkanı Rüştü Kam, kısaca derneğin faaliyetlerini tanıttı: “Şu anda Almanya’nın ilk resmi Türk Kütüphanesinin salonunda iftar yapıyoruz. Ancak kütüphanemize istediğimiz kaynak eserleri temin edemediğimiz için açılışını henüz yapamadık. Allah’ın izniyle onu da başaracağız. Bu kütüphaneyi açarken ‘Türkler zaten okumuyorlar siz bu kütüphaneyi boşuna açıyorsunuz.’ demişlerdi, biz açtık ve açılışı yapılmadığı halde gelip buradan kitap götürüp evinde okuyan vatandaşlarımız az da olsa vardır. İnternet adresimiz www.tbv.berlin

Mocca Dergisini çıkarıyoruz 3 ayda bir ve iki dilde. Bu dergi Alman Kütüphanelerine gönderiliyor. Almanya geneline az da olsa dağıtılıyor. Ancak 2500 baskı yapabiliyoruz, imkanlarımız çok kısıtlı. Sponsor olan iş adamlarına huzurunuzda teşekkür ediyorum. Dergide çalışanlar ücret almıyorlar. Tercüme yapanlar da ücret almıyorlar ve bu dergi çıkabiliyor. Derginin desteklenmesi geleceğimize yapılan bir yatırımdır. Bu dergiyi okuyunuz ve okutunuz ve de abone olunuz.”

Akşam namazı molasından sonra Kam sözü Eğitim Müşaviri Cemal Yıldız’a verdi, Yıldız yaptığı konuşmasında şunları söyledi:

“Çocuklarımızı içinde bulunduğumuz toplumun imkanlarını ve şartlarını bilerek ve kullanarak en iyi şekilde yetiştirmemiz gerekir. Almanya’da velilere çok büyük haklar verilmiştir. Veli toplantıları önemli toplantılardır, o toplantılar ihmal edilmemelidir. Bunun için dil bilmeniz de gerekmez. Yeter ki siz o toplantılarda bulunun. Çocuğunuzun eğitimiyle ilgilendiğinizi göstermeniz dikkatlerden kaçmayacaktır. Ben Alman okul müdürleriyle görüşüyorum, bana diyorlar ki; “Türk veliler çocuklarını dünyaya getirip sokağa salıveriyorlar. Eğitime öğretime çok uzaklar.” Bu şekildeki eleştirilmek bizlere yakışmıyor.

Anadil çok önemlidir. Çocuklarımız anadillerini unuturlarsa dinlerini de unutacaklardır. Başkonsolosluğumuzun bünyesinde 45 öğretmenimiz var. Toplam 2800 öğrenciye Türkçe dersi veriyoruz. Bunun 1100 ‘ü Sivil Toplum Kuruluşları (STK)’ nin mekanlarında 1700’ ü de Alman okullarında ders görüyorlar.

Aslında en başarılı eğitim iki dilli eğitimdir, bu pahalı bir eğitimdir. Ancak veliler isterlerse, bu isteklerinde ısrarcı olurlarsa başarı elde edeceklerine inanıyorum.”

Bir selamlama konuşması yapan Adalet Müşaviri Ahmet Başaran’dan sonra, Emniyet Müşaviri söz aldı ve şunları söyledi: “Türkiye uzun yıllardan beri PKK terörü ile mücadele ediyor. Son yıllarda bu mücadelede büyük yollar kat ettik. 15 Temmuz’da PKK yetmiyormuş gibi bir de FETÖ Terör Örgütü ile tanıştık. Elbette bu örgütleri temizlememiz gerekiyor. Tek başımıza temizlememiz oldukça zorluyor bizi. FETÖ’ nün okullarında çocukların beyinleri yıkanıyor, o okullarda terörist yetiştiriliyor. Çünkü, terör örgütleri dışardan besleniyor. Onun için tek başımıza üstesinden gelemiyoruz. Terörist teröristtir. İster PKK olsun ister FETÖ olsun bunlar Türkiye Devletine düşman örgütlerdir. FETÖ ile birlikte olup da pişmanlık duyan çok insanımız var. Komşularımızı bize karşı kışkırtıyorlar, tırlar dolusu silahla donatıyorlar onları, Türkiye bunlarla mücadele için kolları sıvayınca da başlıyorlar bağırmaya. Eski Türkiye yok artık onların karşısında yeni Türkiye var. Yeni Türkiye’de de de bunlara gerekli cevaplar veriliyor ve verilmeye de devam edilecektir. “

İftar, katılımcıların sorularıyla, tatlı ve ÇAYKUR çayı sohbetiyle sona erdi. Haftaya Cuma yine aynı mekânda buluşmak temennisiyle iftar sofrası kaldırıldı.

ha-ber.com/Zülfikar Kam/Berlin

15 Mayıs 2019 Çarşamba

YİTİK CENNET / ENDÜLÜS(II) 2012/TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ ENDÜLÜS'TEYDİ

Lâ gâlibe illallah=Galip olan Allah'tır''


Abbas Kasım İbn Firnas (810- 888):


İbn Firnas, Berberi, gökbilimci ve şair, Endülüs'ün yetiştirdiği İslâm bilginlerinden. Tarihî kaynaklar Endülüs'lü Firnas'ın uzun çalışmalar sonunda yeni bir keşifte bulunup bir cihaz yaptığını, üzerine kumaş geçirip kanat yerine büyük kuş kanatları taktığını ve bu âleti çalıştırarak havalanıp uçtuğunu kaydederler. Üstelik havada uzun süre kuşlar gibi süzülmüş daha sonra da yavaşça yere inmiş. İbn-i Firnas'ın bu başarısı, Batı'da uçak yapıp uçmayı başaran Wright Kardeşler'den 1023 yıl öncedir.

 İbn-i Firnas kimya, fizik, astronomi okumuş. Astronomi tabloları hazırlamış, şiir yazmış, el-Makata adlı saati tasarlamış.
Kumdan cam imalatını icad etmiş ve ayrıca kaya kristallerini kesme yöntemini geliştirmiş. O zamana kadar sadece Mısırlılar kristal kesmeyi biliyormuş. Bundan sonra, İspanya Mısır'dan kuartz ihracını bırakmış.
Güneş ve gezegenleri hareket halinde gösteren bir Plenatarium yapmış. Bu cihazla yıldızlarla birlikte bulutu ve şimşekleri incelemiş.


Ünlü bilgin ayrıca kendisine has metodlarla bir kısım taşlardan mükemmel cam imal etme usûlünü keşfetmiş, cam sanayiinin de öncüsü olmuş.
Ayrıca düzeltme kabiliyeti olan camı keşfederek gözlüğün mucidi olduğu kabul edilir. İbn-i Firnas aynı zamanda İslâm musıkîsinin İspanya'da topluma mal edilmesini sağlayan İslâm bilginidir. İbn-i Fırmas'ın gerçekleştirdiği o ilk uçuşu hayal ederek Medinetü'z-zehra'dan Kurtuba Cami'ine doğru yola çıkıyoruz.

 Kurtuba Camii


Vad'il-Kebir nehri üzerinden geçerek Kurtuba Camii'ne ulaşıyoruz. Köprü ile cami arasına yapılan kemerli kapı oldukça hantal. Modern çağın modern mimarisiyle yapılmış. Bu hantal kapıdan içeri girince Ortaçağ'da olduğunuzu anlayabiliyorsunuz. Camiye bahçeden geçiliyor. Caminin yerini I.Abdurrahman tespit etmiş ve oldukça yüklü bir para ödemiş bu yere. Cami 996 sütuna sahipmiş rehberimizin dediğine göre. Sütunlar Kurtuba kemeri diye adlandırılan kemerlerle mükemmel bir şekilde birbirilerine bağlanmış.


Endülüs Emevilerinin başkenti Kurtuba'da 600 cami varmış. Şimdi ayakta kalan tek camii Kurtuba Camii. Vadil-Kebir nehri kenarındaki caminin temelini 785'de I. Abdurrahman atmış. Bir milyon nüfusa sahip olan Kurtuba'da aynı zamanda 17 Üniversite ve 600.000 adet kitabı olan bir de kütüphane varmış.


Kurtuba Camii, dünyanın en büyük ve en eski camilerinden biriymiş. Cami 205 senede tamamlanmış.


Zaman içinde yapılan eklemelerle 175 metre uzunlukta, 134 metre genişlikte muazzam bir yapıya dönüşmüş cami. Dünyadaki en fazla sütuna sahip olan mabed, Kurtuba Camisiymiş. Sütunların çoğu granitten, bazıları da çeşitli taşlardan yapılmış.


Kurtuba Camii'nin en güzel kısmı mihrabı ve minberi. Mihrap at nalı şeklinde. Mihrap kemerinin dayandığı sütunlar eşsiz güzellikte. Mabedin bir diğer özelliği de kemerlerin iki katlı olması. Dünyada başka benzeri yokmuş bu kemerlerin, iki katlı olan bu kemerler yalnız bu camide bulunmaktaymış.
Ne yazık ki, bu muhteşem eserin, 1523'te kalbine bir hançer saplanmış. Tam ortada bir katedral. 140 tane sütun sökülerek yapılmış bu katedral. O günden beri acı içinde kıvranıyormuş zavallı Kurtuba Camii. O acıyı biraz da olsa hafifletebilir miyiz diye düşünen Yılmaz, ''Hocam burada iki rekat namaz kılabilseydik'' dedi. Ben ''bir rekat için kefilim ikincisini bilemem'' dedim. Daha birinci rekat biter birmez 5 tane polis mantar gibi başımızda bitiverdi. Hışımla geldiler yanımıza , ellerinde telsiz telefonlar, belli ki şefleriyle konuşuyorlardı. Burunlarından soluyorlardı. ''Burada namaz kılamazsınız, mabede saygılı olunuz...!''


Zülküf kameraya almış bizi meğer. Polisler bizden sonra onun üzerine yürüdüler, derhal çekilen resimleri silmesini istemşler Zülküf'ten. Uyanık davranan Zülküf bir değil birkaç resim çekmiş. Bu resimlerden iki tanesni kurtarabilmiş. Yapılan, namaza düşmanlık mıdır, İslam'a düşmanlık mıdır, yoksa mâbede saygı mıdır, varın siz karar verin?

 Roger Garaudy


İslâm öncesinde Fransız komünist partisinin düşünür ve fikri üstâdı idi. Müslüman olduktan sonra yazmış olduğu "İsrail, Mitler ve Terör" adlı eserinden dolayı Fransa'dan yurt dışına çıkışı yasaklanan Garaudy, Kurtuba'da bir kahvehane açmış ve evini de müzeye çevirmiş. Adı Endülüs Müzesi. Bizi oraya yemek yediğimiz lokantanın sahibi olan Fas'lı bir müslüman götürdü.


Kurtuba'da Roger Garaudy'nin hanımı yaşıyor. Kahvesi Müslümanların buluşma yeri gibi çalışıyor. Hanımını ziyaret ettik. Bize 950 yılında Kurtuba'da imal edilen kağıttan bahsetti. Bu imalatla ilgili hazırlanmış olan dia gösterisi sundu. Kısa da olsa sohbet ettik, fotograf çektirdik. Çalışmalarının sağlıklı olduğundan bahsetti Selma Garaudy bize. Kurtuba'da müslümanların sayısının gittikçe çoğaldığını söyledi. Ancak müslümanların toplam sayısı hakkında bilgi veremedi. Dönüşte kahvesin- de, çay da içtik Roger Garaudy'nin.
Sonra da ver elini Kurtuba sokakları. Dolaştık o daracık daracık sokaklarda. Teneffüs ettik 1332 sene önceki Kurtuba'nın havasını. Bayram etti ciğerlerimiz. Alış veriş yaptık.
Sabah vedalaştık Kurtuba Camii ve Medinetü'z-zehra ile. Bırakmak istemediler bizi ve tenbih ettiler; tez zamanda yine gelin, diğer kardeşlerinizi de gönderin, yalnız bırakmayın bizi buralarda diye.


Gırnata


Malaga'dan kiradığımız araçları Hüseyin ve Ünal kullandılar yedi gün boyunca. Mihmandarımız Ünal, zaman zaman gittiği yoldan geriye dönmek zorunda kalıyordu. ''Tabelayı gördüğüm halde neden dönmüyorsun'' deyince de, ''Ben navi'ye itimat ediyorum, o da yolu geçtikten sonra dönüş işaretini veriyor ben ne yapabilirim?'' diyordu.


Yollar güzel, dağ, taş zeytin ağacı, alabildiğine düz ovalar. Barajlar yapmışlar nehirleri çevirerek. Verimli mi verimli araziler. Yol boyunca herkes Endülüs'e olan hayranlığını dile getirdi. ''800 sene buralarda kal ve birkaç tarihi eser kalsın geride. Güney Amerikadakiler bugün İspanyolca konuşuyorlar, biz burada Arapça konuşan bir İspanyol bulamıyoruz. Kabul edilebilir gibi değil...'' Herkes dert küpü... Derken gelmişiz bile Gırnata'ya.

 Alhamra


Alhamra Sarayı'nı karşıdan görünce yüreğimiz cız etti. Müslümanların en son terkettikleri bir şehir Gırnata. Geriye kalan sadece Alhamra Sarayı. Ne var ne yoksa hepsini yakmış yıkmış kirli İsabella. Sierra Nevada dağlarının eteğine yaslananıyor Gırnata. Başı dumanlı. Aslında eşini bekleyen bir geline benzermiş Sierra Nevada. Bize duvağını açmadı bu gelin, kırgınlığı her halinden belliydi. Sevgilisine kavuşamayışının hasretiyle yanar tutuşurmuş yıllardır. Duvağını açmayışı bundanmış.


Yeni Gırnata insanın içini karartıyor. Estetiği olmayan üstüste yığılmış binalar. Yeni olmasına rağmen daracık sokaklar. Ana caddesi hoş bir görünüme sahip. Elektrik direklerinin tepesinden, sarı ve mavi renklerde çiçekler sarkmışlar aşağıya doğru. Direklerin içinden yukarıya çıkan su hortumuyla sulanıyormuş bu çiçekler.


Albayzın


Albayzın mahallesi. Gırnata'nın olduğu gibi bırakılmış, tahrip edilmemiş bir mahallesi bu mahalle. Ortaçağ'dan kaldığı söylenen sokak taşları. Mozaik gibi. Küçük küçük. Bu taşlarla değişik çiçek motifleri yapılmış o daracık sokalara.


Abdulkadir es-Sufi bu mahallede bir cami yaptırmış. Alhamra'ya nazır. Cami Albayzın mahallesinin silüetine uygun olarak yapılmış. Öğle ve ikindi namazlarımızı orada kıldık. Namazdan sonra camiden ayrıldık. Biraz alış veriş yaptık. Fas lokantasında Tajin yedik. Kırmızı tüllerle süslenmiş bir lokanta burası, Fas geleneğini, restoran kültürünü aynen taşımışlar buraya. Yere yakın masalar ve sandalyeler. Yöresel giysiler içindeki garsonlar... Kültür elçisi gibi çalışıyorlar. Geleneklerini yaşatıyorlar, tebrik ediyoruz onları.


Berlin'de Osmanlı geleneğini yaşatan, bu özelliğiyle kültür elçiliği görevini yapan bir lokanta var mı diye düşündük ama bulamadık. Avrupalılaşacağız diye geçmişimize ait nemiz var nemiz yoksa hepsini inkar etmişiz veya ettirmişler. Yeni birşeyimiz de olmayınca, cıscıbıldak kalıvermişiz ortalıkta.


Sabah saat tam dokuzda Alhamra'nın önündeydik. Biletlerimiz önceden alındığı için fazla beklemeden içeriye girdik. Muhteşem bir Saray.Daha girişte büyüleniyorsunuz. Aslanlı bölüme gelince karşınıza gergef gergef işlenmiş bir sanat eseri çıkıveriyor. Duvarlarda ''Le hukme illellah'' armaları var. Daha sonra havuzlu bölüm geliyor. Sonra bahçe. O kadar büyük bir bahçe ki, yürümekle bitiremiyorsunuz. Etrafta suların kemerler oluşturduğu bölümde sular dans ediyor adeta. İki tarafından sular akan yolda yürümek ayrı bir zevk. O insanlar cennette yaşamışlar da farkında değillermiş.

Girişte önceleri cami varmış, hemen önünde de kocaman bir bahçe. Caminin bahçasine fevkalade kötü görünümlü ve itici bir saray yaptırmış Kral Carlos. Arenaya benziyor içi, yusyuvarlak. Her odasında bir görevli var. Saklanılan birşey de yok görünürde, üç beş resim o kadar. Fotoğraf çekmek yasak. Ne var ki, neyi çekeceksiniz. Camiyi çevirmişler kiliseye onda da bir estetik yok. Caminin hemen üstünde hamamlar var, yeni yeni restore ediliyor. Kilisenin içinde konuşmanız yasak. Görevli hemen uyarıyor.''Lutfen sessiz olun.''


Bu çirkinliklerden sonra Alhamra sizi karşılıyor bütün ihtişamıyla. Lâ gâlibe İllallah=Galip olan Allahtır. Boyun eğiyorsunuz. Böyle muhteşem bir söze ne denebilir ki. 9:30 da girdiğimiz Alhamra'dan hiç durmadan yürüdüğümüz halde 1:30 da çıkabildik.


Cum'a namazını Albayzın'da kıldık 500 civarında cemaat vardı. Kadınlar da Cuma namazında hazır bulundular. Namazdan önce Arapça bir hutbe okundu. Namazdan sonra da İspalyol bir genç tarafından İspanyolca bir hutbe okundu. Camiinin hocasından edindiğimiz bilgiye göre Gırnata'da 1.000 civarında müslüman İspanyol varmış. Fas'lı müslümanlarla birlikte bu sayı tüm Endülüs'te 3.000 civarında imiş.


Namazdan sonra dışarda Fas'lı bir eşin sattıkları katmerden yedik. Değişiklik yok, aynı damak tadı. Akşam yemeğinde de arkadaşlarımızdan bazılarının itirazlarına rağmen, yine Fas'lı bir lokanta seçildi. Sebahattin ile Yunus İspalyol yemekleri yemek için Ayrıldılar ekipten. Lokanta ararken o kadar yorulduk ki, adım atacak halimiz kalmadı.
Hem lokanta hemde nargile salonu olarak kullanılan restorana zor attık kendimizi. Nargile sevmiyorsanız boğulacak gibi olyorsunuz. Yemekler de o kadar lezzetli değildi. Yemekten sonra doğru otele. Hemen istirahata çekildik. 6 günden beri yürüyoruz. Ayaklarımıza kara sular indi. Recai, sabah dokuzda yola çıkmamız gerektiğinin anonsunu yaptı. Sabah sekizde kahvaltı salonundaydık.


Sabah kahvaltısı Sevilla'daki kadar mükemmel değildi. Sonra garsonlar da soğuk nevale. Yüzlerinden düşen bin parça.
Saat 9:00'da yola koyulduk. Hedefte Mortil var. Ünal'ın navi'si yine sonradan göstermiş yola dönüleceğini. Bu yanlışlık bize 50 kilometreye maloldu. Recai çocuklar yüzsün diye acele ediyor. Gezinin son günü. Bir yağmur bir fırtına, ne yüzme kaldı ne de güneşleme hayali, hepsini fırtına aldı götürdü. Sebahattin, Yunus, Recai kapalı havuzda yüzme ihtiyaçlarını gidermişler, saunaya da girmişler. Bize sabah kahvaltıda söylüyorlar...


Mortil


Burada bir mağara var. Bu güne kadar gördüklerimin en büyüğü . Görülmeye değer...

Malaga-Berlin


Gezi ile ilgili değerlendirmeyi yaptık akşam yemeğinden sonra. Herkes oldukça memnundu. Organizasyonu yapan Ayhan Bey'e teşekkür edildi. Bir dahaki gezinin ne zaman olduğu soruldu... Hedefte Budapeşte var.


Sonuç


Sene 711, sonradan adı verilecek olan Cebelitarık Boğazı'ndan, 8.000 kişilik ordusuyla İber Yarımadası'na geçer Tarık bin Ziyad. Sonra da gemileri yakar, artık geriye dönüş yoktur. 800 yıl kalır Araplar İber Yarımadası'nda.
1492 yılı hem Arapların, hem Yahudilerin sonu olur. Nihayet bütün adaya hakim olan Aragon kralı Ferdinand ile Kastilya kraliçesi İsabelle'nin 1469 yılında evlenerek bir hükümdarlık altında toplanması ile "Reconquista" hareketinin son adımı da atılır. İki ay süren bir kuşatmadan sonra son Gırnata Emiri Ebu Abdullah (İspanyolca Boabdil) 2 Ocak 1492'de bir törenle şehrin anahtarlarını kral ve kraliçeye teslim eder. Kendisi de eşini ve aile fertlerini alarak el-Hamra'nın üst tarafında ve Sierra Nevada dağlarının eteğindeki kayalık tepeye çekilir ve bugün İspanyolların "El-Ultimo Suspiro del Moro" (Mağrib'linin son iç çekiş yeri) dedikleri yerden teslim ettiği hazineyi göz yaşlarıyla seyreyler.


Kraliçe İsabel ile Kral Ferdinand, paralarına ve mallarına el koydukları Yahudileri ülkeden atarken, bir tek II. Bayezid sahip çıkıp büyük bir kısmını Osmanlı topraklarına getirir. Araplara da Avrupa kıtasına veda etmak düşer.


Sekiz vilayetten oluşan bölgenin başkenti Sevilla. Yüzyıllarca emir, halife ve sultanlar tarafından yönetilen Endülüs, Akdeniz ve Atlantik arasındaki konumuyla üç bin yıl boyunca İber Yarımadası'nın kültürel ve ekonomik merkezi olmuş.

Endülüs Müslümanları sayı azlığından veya fakirlik ve yoksulluktan, âlet-edevat eksikliğinden, hattâ acizlik ve korkaklıklarından mağlup olmuş değillerdir. Onları dinlerine bağlılıktaki kusur ve zaafları yıkmıştır. Ne zaman dinlerine sarılmış, birlikte haraket etmişlerse zafer kazanmışlar, aksine kısır çekişmelerle parçalandıkları zaman hezimete uğramışlardır. Onları düşmanlar değil, kendi ahlâk zaafları, affedilmez idarî ve siyasî basiretsizlikleri mahvetmiştir.


Durum bu asırda da, daha farklı değildir. Acaba Müslümanlar, tarihte başlarına gelen felaketlerden hiç olmazsa günümüzde ibret alamazlar mı? Tarihi:"Tekerrür" diye târif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi!?


Geçmişin zenginliğini bugünün şıklığıyla harmanlamış zarif bir şehir olan Sevilla'yı, Arap medeniyetinin doruk noktasına ulaştığı Kurtuba'yı ve 1492'ye kadar sanatçıların, tüccarların ve bilim insanlarının merkezi olmuş Gırnata'yı görmeden ölmemek gerekiyor.

M.Akif'in mısralarıyla bitirelim yazımızı



''Endülüs tacı elinden alınan bahtı kara,
Savuşurken o güzel mülkü verip ağyara,
Tırmanır bir kayanın sırtına etrafa bakar;
Bırakıp çıktığı cennet gibi zümrüt ovalar,
Başlar ağlatmaya biçareyi hüngür hüngür!
Karşıdan valide sultan bunu pek haklı görür,
Der ki : "Çarpışmadın erkekler gibi düşmanlarla;
Şimdi hiç yoksa kadınlar gibi olsun ağla !''


Rüştü Kam
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. İBN.FIRNAS'IN SU SAATİ VE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ TEMSİLİ UÇUŞBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. İBN.FIRNAS'IN SU SAATİ VE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ TEMSİLİ UÇUŞ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. İBN.FIRNAS'IN SU SAATİ VE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ TEMSİLİ UÇUŞBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. İBN.FIRNAS'IN SU SAATİ VE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ TEMSİLİ UÇUŞ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA CAMİİ ARKADABERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA CAMİİ ARKADA
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA ULU CAMİİ'NİN ÇİFT KATLI SÜTUNLARI BUNLARDAN CAMDE 996 TANE VARMIŞ. KATEDRAL YAPMAK İÇİN 140 TANESİ SÖKÜLMÜŞBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA ULU CAMİİ'NİN ÇİFT KATLI SÜTUNLARI BUNLARDAN CAMDE 996 TANE VARMIŞ. KATEDRAL YAPMAK İÇİN 140 TANESİ SÖKÜLMÜŞ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA ULU CAMİİ'NİN ÇİFT KATLI SÜTUNLARI BUNLARDAN CAMDE 996 TANE VARMIŞ. KATEDRAL YAPMAK İÇİN 140 TANESİ SÖKÜLMÜŞBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA ULU CAMİİ'NİN ÇİFT KATLI SÜTUNLARI BUNLARDAN CAMDE 996 TANE VARMIŞ. KATEDRAL YAPMAK İÇİN 140 TANESİ SÖKÜLMÜŞ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012  TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA ULU CAMİİ'NİN İÇİNDE EKİBİMİZİN TOPLU RESMİBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA ULU CAMİİ'NİN İÇİNDE EKİBİMİZİN TOPLU RESMİ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA CAMİİ'NİN GECE GÖRÜNTÜSÜBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA CAMİİ'NİN GECE GÖRÜNTÜSÜ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. BAYANLAR KURTUBA SOKAKLARINI HAYRANLIKLA İZLİYORLARBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. BAYANLAR KURTUBA SOKAKLARINI HAYRANLIKLA İZLİYORLAR
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. BAYANLAR KURTUBA SOKAKLARINI HAYRANLIKLA İZLİYORLARBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. BAYANLAR KURTUBA SOKAKLARINI HAYRANLIKLA İZLİYORLAR
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ROGER GARAUDY'NİN MÜZEYE ÇEVİRDİĞİ EVİ VE HANIMIBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ROGER GARAUDY'NİN MÜZEYE ÇEVİRDİĞİ EVİ VE HANIMI
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ALHAMRA'DA ALBAYZIN TEPESİBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ALHAMRA'DA ALBAYZIN TEPESİ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ALHAMRA SARAYININ BAHÇELERİNDEN BİRİ YAŞİL VE SU VE SANAT İÇ İÇEBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ALHAMRA SARAYININ BAHÇELERİNDEN BİRİ YAŞİL VE SU VE SANAT İÇ İÇE
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ALHAMRA SARAYI İKİ TARAFTAN SULAR AKIYOR, SESİNİ İŞİTİYORSUNUZ VE EŞİNİZLE/SEVGİLİNİZLE YÜRÜYÜŞ YAPIYORSUNUZ. HAYALİ BİLE NE KADAR GÜZEL DEĞİL Mİ? BENİM YALNIZ OLMAMA BAKMAYIN SİZ...BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ALHAMRA SARAYI İKİ TARAFTAN SULAR AKIYOR, SESİNİ İŞİTİYORSUNUZ VE EŞİNİZLE/SEVGİLİNİZLE YÜRÜYÜŞ YAPIYORSUNUZ. HAYALİ BİLE NE KADAR GÜZEL DEĞİL Mİ? BENİM YALNIZ OLMAMA BAKMAYIN SİZ...
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. MUHAMMED ESED'İN KABRİ 'NİN DE BULUNDUĞU MÜSLÜMAN MEZARLIĞI, ALHAMRA SARAYININ BİR KİLOMETRE UZAĞINDA/GIRNATABERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. MUHAMMED ESED'İN KABRİ 'NİN DE BULUNDUĞU MÜSLÜMAN MEZARLIĞI, ALHAMRA SARAYININ BİR KİLOMETRE UZAĞINDA/GIRNATA
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ALBAYZIN TEPESİNDE ABDULKADİR ES SUFİ'NİN YAPTIRDIĞI CAMİ, HEM ARAPÇA HEM DE İSPANYOLCA OLMAK ÜZERE HUTBE İKİ DİLDE OKUNUYORBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ALBAYZIN TEPESİNDE ABDULKADİR ES SUFİ'NİN YAPTIRDIĞI CAMİ, HEM ARAPÇA HEM DE İSPANYOLCA OLMAK ÜZERE HUTBE İKİ DİLDE OKUNUYOR
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. aLHAMRA SARAYININ BAHÇELERİNDEN BAŞKA BİR GÖRÜNTÜBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. aLHAMRA SARAYININ BAHÇELERİNDEN BAŞKA BİR GÖRÜNTÜ
HÜSEYİN BOZKURT, RÜŞTÜ KAM, ZÜLKÜF AYIK, YILMAZ GÜNHÜSEYİN BOZKURT, RÜŞTÜ KAM, ZÜLKÜF AYIK, YILMAZ GÜN
ALHAMRA SARAYI'NIN BİR KŞÖESİNDEN EL İŞLEMELERİNDEN MUHTEŞEM BİR GÖRÜNTÜ, OYA İŞLER GİB GİBİ İŞLEMİŞLERALHAMRA SARAYI'NIN BİR KŞÖESİNDEN EL İŞLEMELERİNDEN MUHTEŞEM BİR GÖRÜNTÜ, OYA İŞLER GİB GİBİ İŞLEMİŞLER

BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ALHAMRA SARAYI'NIN SALONLARINDAN BAŞKA BİR GÖRÜNTÜBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ALHAMRA SARAYI'NIN SALONLARINDAN BAŞKA BİR GÖRÜNTÜ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. aLHAMRA'DAN BAŞKA BİR KÖŞEBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. aLHAMRA'DAN BAŞKA BİR KÖŞE
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ALHAMRA'DAN DUVAR SÜSÜBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ALHAMRA'DAN DUVAR SÜSÜ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. aLHAMRA'DAN AL BAYZIN TEPESİBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. aLHAMRA'DAN AL BAYZIN TEPESİ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ALHAMRA'NIN BAHÇELERİNDENBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ALHAMRA'NIN BAHÇELERİNDEN

BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. DUVARDA BİR HATBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. DUVARDA BİR HAT
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA'DA 950 YILINDA KURULAN KAĞIT FABRİKASININ TEMSİLİ GÖRÜNTÜSÜBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA'DA 950 YILINDA KURULAN KAĞIT FABRİKASININ TEMSİLİ GÖRÜNTÜSÜ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. MEDİNETÜZZEHRA'NIN GİRİŞİBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. MEDİNETÜZZEHRA'NIN GİRİŞİ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. MEDİNETÜZZEHRA SARAYIN DA CEMAL SARGUT HANIMEFENDİ İLEBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. MEDİNETÜZZEHRA SARAYIN DA CEMAL SARGUT HANIMEFENDİ İLE
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA DA YAPILAN MEDİNETÜZZEHRA SARAYININ HEMEN BİTİŞİĞİNE YAPILAN CAMİ DEN GERYE KALANLAR, HALKTAN KOPUK YAŞAMAMAK İÇİN SARAYIN DIŞINA YAPILMIŞ CAMİBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA DA YAPILAN MEDİNETÜZZEHRA SARAYININ HEMEN BİTİŞİĞİNE YAPILAN CAMİ DEN GERYE KALANLAR, HALKTAN KOPUK YAŞAMAMAK İÇİN SARAYIN DIŞINA YAPILMIŞ CAMİ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA DA YAPILAN MEDİNETÜZZEHRA SARAYININ HEMEN BİTİŞİĞİNE YAPILAN CAMİ DEN GERYE KALANLAR, HALKTAN KOPUK YAŞAMAMAK İÇİN SARAYIN DIŞINA YAPILMIŞ CAMİBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA DA YAPILAN MEDİNETÜZZEHRA SARAYININ HEMEN BİTİŞİĞİNE YAPILAN CAMİ DEN GERYE KALANLAR, HALKTAN KOPUK YAŞAMAMAK İÇİN SARAYIN DIŞINA YAPILMIŞ CAMİ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA ULU CAMİİ'NİN İÇİNE YAPILAN KATEDRALDENBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA ULU CAMİİ'NİN İÇİNE YAPILAN KATEDRALDEN
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA ULU CAMİİBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA ULU CAMİİ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA ULU CAMİİ'NİN ,İÇNDEKİ KATEDRALBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA ULU CAMİİ'NİN ,İÇNDEKİ KATEDRAL
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ENDÜLÜS EVLERİNİN GİRİŞLERİ BÖYLE ÇİÇEKLERLE SÜSLENMİŞBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ENDÜLÜS EVLERİNİN GİRİŞLERİ BÖYLE ÇİÇEKLERLE SÜSLENMİŞ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. BAŞKA BİR EVİN GİRİŞİBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. BAŞKA BİR EVİN GİRİŞİ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ENDÜLÜS SOKAKLARI VE EVLERİN DIŞ CEPHE GÖRÜNÜŞÜ, HER TARAF ÇİÇEKLERLE DONATILMIŞBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ENDÜLÜS SOKAKLARI VE EVLERİN DIŞ CEPHE GÖRÜNÜŞÜ, HER TARAF ÇİÇEKLERLE DONATILMIŞ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ENDÜLÜS SOKAKLARI VE EVLERİN DIŞ CEPHE GÖRÜNÜŞÜ, HER TARAF ÇİÇEKLERLE DONATILMIŞBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ENDÜLÜS SOKAKLARI VE EVLERİN DIŞ CEPHE GÖRÜNÜŞÜ, HER TARAF ÇİÇEKLERLE DONATILMIŞ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. TARİFA'DA DÖNER KEBAPBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. TARİFA'DA DÖNER KEBAP
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. BEYAZ KÖY VE SOKAK GÖRÜNTÜSÜBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. BEYAZ KÖY VE SOKAK GÖRÜNTÜSÜ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. BEYAZ KÖY VE SOKAK GÖRÜNTÜSÜBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. BEYAZ KÖY VE SOKAK GÖRÜNTÜSÜ
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.

BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. BU MİNARE HEM RASAT KULESİ HEM DE MİNARE OLARAK KULLANILIYORMUŞ ŞİMDİ KİLİSENİN ÇAN KULESİ OLARAK İŞLEV GÖRÜYORBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. BU MİNARE HEM RASAT KULESİ HEM DE MİNARE OLARAK KULLANILIYORMUŞ ŞİMDİ KİLİSENİN ÇAN KULESİ OLARAK İŞLEV GÖRÜYOR

BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.
BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. İLK DEFA EMEVİ HALİFESİ  ÖMER İBN.ABDUL AZİZ TARAFINDAN  YAPTIRILDIĞI SÖYLENEN KÖPRÜBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. İLK DEFA EMEVİ HALİFESİ ÖMER İBN.ABDUL AZİZ TARAFINDAN YAPTIRILDIĞI SÖYLENEN KÖPRÜBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. CAMİNİN İÇİNDEKİ KATEDRALBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. CAMİNİN İÇİNDEKİ KATEDRALBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012  TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ALHAMRA SARAYININ SALONLARINDAN BİRİBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ALHAMRA SARAYININ SALONLARINDAN BİRİBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA ULU CAMİİNDE YILMAZ NAMAZ KILIYOR, ANCAK BU NAMAZ BİR REKAT OLARAK KILINABİLDİBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. KURTUBA ULU CAMİİNDE YILMAZ NAMAZ KILIYOR, ANCAK BU NAMAZ BİR REKAT OLARAK KILINABİLDİBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. DIŞ CEPHE SAKSILARI OLDUKÇA BAKIMLIBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. DIŞ CEPHE SAKSILARI OLDUKÇA BAKIMLIBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. CEBELİ TARIK BOĞAZI VE AKDENİZ ARKADA GÖRÜNÜYORBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. CEBELİ TARIK BOĞAZI VE AKDENİZ ARKADA GÖRÜNÜYORBERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ.BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ALHAMRA DAN...BERLİN TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ 05.04.2012 TARİHİNDE ENDÜLÜS'TEYDİ. ALHAMRA DAN...