31 Ocak 2022 Pazartesi

DEĞER VERİLENLERE SAYGISIZLIK YAPMAMAK GEREKİR/SEZENAKSU VE ŞARKISI ÜZERÜNE

30.01.2022 23:23 ...Abone Ol Her insanın, her toplumun, her dinin kutsalları vardır. Değer verdikleri şeylerdir bunlar. Bu değerler aşağılanamaz, hor görülemez, yok farz edilemez, görmezden gelinemez. Fikir özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi bahanelerin arkasına sığınılarak insanlar rencide edilemez. Böyle yapılırsa hak ihlali yapılmış olur. Hak ihlali yapan, insanlık suçu işlemiştir. İnsanların kutsallarına küfretmek, saygı göstermemek nefreti doğurur. Nefret çatışmayı tetikler. Toplum gerilir. Suç işleyen alkışlanırken mağdura sabır tavsiye edilemez. Mağdur olan şahsın da aynı derecede suç işleyene mukabele etme hakkı vardır. Burada suç işleyenin özür dilemesi gerekir. Nefret suçunu işleyen makam –mevki sahibi ise, meşhur bir kişiliği varsa kendisini toplumun kanaat önderi olarak gören bazı kişilerin o kişinin avukatlığına soyunmaları şık durmaz. Ölmüş olan kişilerin geriye bıraktıkları miraslar üzerinden konuşulması anlaşılabilir bir şeydir ama insanların değerlerini aşağılayan kişi sağ ise ve sessiz kalmayı tercih ediyorsa onun avukatlığına soyunmak yanlış olur. İşlenen suçun da geçmişte işlenmesiyle bugün işlenmesi arasında fark olmaz. Suç suçtur. Hele bu nefret suçu ise, o her zaman güncelliğini koruyan bir suçtur. Yüce Yaratıcı bu konuda şöyle der: "Onların Allah’tan başka yalvarıp sığındıkları varlıklara sövmeyin ki onlar da kin ve cehaletten dolayı sizin İlahınıza sövmesinler: zira biz her topluma kendi yaptıklarını güzel gösterdik. Ama zamanı geldiğinde onlar Rablerine döneceklerdir: O zaman Allah onlara bütün yaptıklarını en doğru şekilde anlatacaktır."(Enam 108) “Başka insanların kutsal saydığı, değerli saydığı herhangi bir şeye -bu, Allah’ın birliği prensibini ihlal ediyor olsa bile- sövmenin yasaklanması çoğul olarak ifade edilmiştir ve bu nedenle bütün müminlere hitap etmektedir. Böylece Müslümanların, başkalarının yanlış inançlarına karşı çıkmaları istendiği halde, bu inançların temel unsurlarını tezyif etmelerine ve böylece hata yapan insanların duygularını incitmelerine izin verilmemiştir.” Bu açıklamayı Meal sahibi Muhammed Esed yapmıştır. Müslümanlar, Gayrimüslimlerin değer verdikleri şeylere küfretmemelidirler, o değerleri aşağılamamalıdırlar, o değerler üzerinden inançlılar rencide edilmemelidir. Kur’an bunu yasaklamıştır. Bu ayet, sadece Müslümanlar ve Gayrimüslimler arasındaki münasebetlerin düzenlenmesinde geçerlidir de Müslümanların kendi aralarındaki münasebetleri düzenleme de geçerli değildir diyemeyiz. Bu egoistçe bir yaklaşım olur. Veya, Gayrimüslimler Müslümanların değer verdiği şeylere küfredebilirler; çünkü onlar ile ilgili bir düzenlemeye Kur'an yer vermemiştir de diyemeyiz. İster inançlı olsun isterse inançsız; kim olursa olsun hiçbir kimse diğerinin değer verdiği şeye küfretme hakkına sahip değildir. O insanların inançlarının doğruluğu veya yanlışlığı küfretmelerinin bahanesi olamaz. İnsan hakları açısından bakıldığında bu böyledir. Birisi kalkar da bir densizlik yaparsa ve de o densize birileri de destek olursa, onun avukatlığına soyunursa o kişinin de o küfredenle beraber aynı kefeye konulması gerekir. Küfretmenin içine; itibarsızlaştırma girer, alay etme girer, dalga geçme girer... Bu yapılan ister küfür içeren sözlerle olsun ister şiir dizelerinde ister tiyatro sahnesinde ister karikatür yapılarak isterse de şarkı söyleyerek olsun, fark etmez. Kur'an bu konu da biraz daha hassas davranır ve "kaş-göz hareketleriyle" aynı işi yapanlara da" veyl olsun/ yazıklar olsun" der.(Hümeze suresi) Kur'an insan onurunu her fırsatta öncelemiştir. Müslümanlardan da aynı hassasiyeti ister. Kur'an işi yapanla işi yapanı alkışlayanı aynı tencereye koyar. Hangi mevkide hangi pozisyonda, hangi makamda olursa olsun Kur'an haklar açısından herkesi aynı derecede eşit görür. Müslümanlar ne zaman adam olur derseniz cevabım şöyle olur; değerlerine sahip çıktıkları zaman.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder